Almanya’da,
beş yaşın altındaki her üç çocuktan birinin göçmen kökenli olduğunu biliyor
musunuz? Sosyal ve ekonomik politikalar oluşturulurken dikkat edilmesi gereken çok
büyük bir oran.
Deutsche
Welle gazetesinin haberine göre, Almanya’nın Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet
Bakanı Maria Böhmer, yakın gelecekteki insan kaynağı açısından bu yüksek oranın
farkında olarak, Almanya’da yaşayan göçmen kökenli çocukların eğitim durumunun
Alman yaşıtlarına göre daha kötü olduğunu açıkladı.
Böhmer’in,
2010 yılında görüşülen Göç ve Uyum başlıklı 600 sayfalık rapora dayandırdığı açıklamaları
arasında, göçmen kökenli ailelerden gelen gençler arasında diploma almadan
okulu terk edenlerin sayısının çok yüksek olduğu, bu oran göçmen kökenlilerde
yüzde 13,3 iken, Almanlar’da yüzde 7 olduğu tespiti, çok ilginç.
Bir
diğer çok anlamlı tespit ise, “göçmen kökenli gençler arasında, üniversitede
öğrenim görmeye doğrudan olanak sağlamayan ilk dereceli okul ‘Hauptschule’ye
gidenlerin sayısının yüksek” olduğu.
Almanya’daki
bu tespitler ile Türkiye’deki eğitime verilen önemsizliğin uyumlu olduğunu
görmek sarsıcı.
Rapordaki
bir başka tespit, durumun meslek eğitimi açısından da aynı olduğu, göçmen
kökenli gençlerin meslek eğitimi konusunda da Alman yaşıtlarından geri kaldıkları
yönünde. Haberde, “Her iki Alman gençten biri meslek eğitimi için yaklaşık üç
ay beklerken, göçmen kökenli gençler arasında bekleme süresi on yedi aya kadar
çıkabiliyor.” denmiş.
Okulu
terk etmeden ayrı olarak burada göçmenler açısından eğitim hizmetlerine eşit
erişim ve istihdam piyasasında da fırsat eşitliğinin Almanya’da bulunmadığını
söyleyebiliriz. Acaba fırsat eşitliği tanınsa, göçmen gençler eğitime katılmada
ve devam etmede daha istekli mi olurlar?
Bu
da biraz şaibeli çünkü rapordaki bir başka tespit, Almanya’da öğrenim gören
göçmen kökenli gençlerin giderek daha çok oranda ailelerinin geldiği ülkeye geri
döndükleri yönünde. İnsan kaynağı açığı bulunan Almanya, doğal olarak beyinlerin
geri göçmesinden rahatsız.
Almanya
bu durumu ekonomik nedenler ya da sosyal nedenlere bağlamamış ancak, bu durumun
göçmen kökenli gençlerin Alman gençlere oranla daha erken yaşta evlilik peşine
düştükleri gerçeği, hayatı yaşamanın evlilikten geçtiği düşünce yapısının
varlığı ile de ilintili olduğu biliniyor. Gençlerin bu davranış biçiminin çoğu
zaman sadece çocuklarına karşı aşırı sıkı olan ailelerden kaçma, rahata erme
gibi bir zorunluluktan kaynaklanmadığı, aslında moda olduğu, Almanya’nın aklında
bu davranışın İslami gereklilik olarak algılandığı gerçeği de anlamlı.
Dışarıdan
akıl vermek kolaydır; Almanya belki de Almanca’nın öğrenileceği ve uyumlu yaşam
için kültürel bilgilenmenin sağlanabileceği okul öncesi eğitimi zorunlu ve
ücretsiz yapmalıdır. Uzmanların dikkat çektiği bir diğer husus ise eğitimi, ilk
'Hauptschule', orta 'Realschule' ve lise 'Gymnasium' gibi ayırmadan her çocuğa
sunmaktır.
Tüm
bunlar ne kadar tanıdık değil mi?
Türkiye’de
de eğitimin kıymetinin bilinmesinin sağlanması, bunun için eğitimin kıymetli
kılınması ve okul öncesi eğitim dahil lise sona kadar eğitimin ücretsiz ve
zorunlu olması çok önemlidir.
Kaynak gösterimi: www.0-18.org
Yorumlar