Şeker Çocuklar İhtilafımız

Kayseri'nin Talas İlçesi'nde,  21 Eylül 2009, Ramazan Bayramı'nın 2'nci günü şeker toplamaya çıktıktan sonra ortadan kaybolan 3 çocuğun adıdır Şeker Çocuklar.

Çocukların resimlerine uzun uzun baktım. Yüzler, duruşlar, kokular, canlı bakışlar gibi fotoğraflar da bana çok şey anlatır. Şeker Çocuklar gerçekten çok şekerler, yemeye kıyamazsınız, seyretmeye doyamazsınız...

Yaşları; 6, 8 ve 10.

Şeker Çocuklar, Bayram Şekeri toplamak için evden ayrıldılar diye yazdı basın.

Sonra 1,5 yıl boyunca yok oldular...

Şimdi de arka apartman komşuları tarafından katledildiklerini yazdı basın.

Kayıp çocuk (missing child); kendinden sorumlu bireylerin bilgileri dışında, emniyetinden şüphe duyulduğu ilk andan itibaren olması beklenen yerde bulunmayan çocuktur (Gezer, 2011).

En basit örneklemeyle, en son baktığınızda parkta salıncakta sallanmakta olan çocuğunuzu ikinci bakışınızda salıncakta göremediğiniz andan itibaren, çocuğunuzun kaydıraktan kaymakta olduğunu gördüğünüz ana kadar çocuğunuz kayıptır.

Dünya’da ve ülkemizde dönüp dolaşan tanımlara göre ise; çocuğun kayıp olduğuna hükmetmek için emniyetinden şüphe edilen andan itibaren makul (!) bir süre geçmesi gerekir.

Çocuk kavramı çok geniş bir yaş yelpazesine sahip olmakla ve çocukların tek-tip olmadıkları gerçeği karşısında makul süre çok göreceli bir kavramdır.

Buna rağmen çocuktan sorumlu bireyler emniyet güçlerine bildirimde bulunmak için makul süre (!) beklerler. Bu çok önemli süre kendi imkanlarınla çocuğu arama veya sadece merak etme şeklinde kaybedilir.

Emniyet güçlerine bildirimden itibaren ise güçler, Emniyet’in “Kayıp Çocuk Rehberi”ne göre derhal harekete geçtiklerini sanırlar ama gerçek arama; çocuğun kayıp halinin emniyete bildirilme prosedürü (10 dakika), savcıya bildirilmesi (30 dakika), en yüksek mülki amirden talimat alınması (30 dakika), itfaiye, sivil savunma, sağlık, arama kurtarma ekiplerine bildirilmesi (10 dakika), bu ekiplerin harekete geçmesi (20 dakika), olaya dahil olmaları (30 dakika), toplamda en iyi tahminimle iki saatten önce başlayamaz.

“Kayıp Çocuk Rehberi”ne göre ise kayıp çocuk soruşturmalarının en kritik zaman dilimini, müracaatın alındığı ilk iki saat oluşturuyor. Ben demiyorum basın böyle haber yapmış. Kayıp Çocuk Rehberine ulaşmışlığım yok. Ulaştırılırsa, analiz eder ve yapıcı önerilerimi büyük bir mutlulukla sunarım.

Gerçekte, çocuğun fiilen kaybolduğu andan itibaren en kritik zaman dilimi ilk iki saattir.

Çocuktan sorumlu bireyin çocuğun kayıp olduğunu farketme süresi çocuğu ile ne kadar ilgili ve çevresini ne kadar iyi tanıdığıyla ilgilidir. Şeker Çocukların yaşlarında (6-10 yaş) olan bir çocuğun kayıp olarak farkedilmesi 15 dakika ile sınırlıysa, büyüğün sorumluluğunun bilincinde olduğundan  bahsedebiliriz.

Çocuğunun kaybolduğunu farkeder etmez ilk iş 155’i arayan büyüğün varlığı, Emniyet’in toplumu bilgilendirme/bilinçlendirme görevini olması gerektiği gibi yerine getirdiğine işaret eder.

Emniyet’in kayıp çocuğun en son görüldüğü yere gelerek topluma kayıp olgusunu anons etmesi, yakın çevreyi bilgilendirerek görgülerine başvurması, çocuktan sorumlu büyükler dahil yakın çevreyi ve güzergahı soruşturmaya başlaması ve sınır kapıları, otobüs garları, karayollarında mevcut birimler dahil tüm birimlerin (itfaiye, sağlık, sivil savunma, arama kurtarma, seyahat acentaları gibi) haberdar edilmesi, ihbarın alındığı andan itibaren 15 dakika ile sınırlıysa, Emniyet’in suçu önlemeye çalıştığından bahsedebiliriz.

Böylece kayıp çocuk fiilen kaybolduğu andan itibaren 30 dakika içerisinde aranmaya başlanmış olmaktadır.

Olur mu hiç... Anons edilir mi? Ya çocuk kaçırılmışsa ve fidye talep edilecekse, olayın alenişleşmesi çocuğun öldürülmesine sebeptir diyenler olacaktır. Onlara, akıllı olun, anons etmeden önce ailelerin varlık durumunu öğrenin derim.

Şeker Çocuklar olgusunda;

Anne-baba olsaydım, bu yaşta çocuklarımı tek başlarına şeker toplamak için sokağa salmazdım. Haydi saldım diyelim, 5 dakikada bir onlarla gözümü temas ettirirdim. Göremedim, sokağa çıkar avazım çıktığı kadar seslenirdim. Cevap alamadım, bir yandan komşularımı ayağa kaldırır diğer yandan anında 155’i arardım.

Emniyet güçleri gelene kadar çocuklarım ortaya çıksaydı, çok sevinir, polislere haber verir, sıfır toleranslı ilgileri için çok teşekkür ederdim. Polis de beni duyarlı bir anne-baba olduğum ve kendilerine gecikmeden haber verdiğim için teşekkür ederdi. Yanlış alarm için SOMURTMAZDI, AZARLAMAZDI.

Emniyet olsaydım, çocukların en son görüldükleri sokağa derhal intikal ederdim. Yoldayken tüm birimlere olayı ve eşgalleri bildirirdim. Sokakta avazım çıktığı kadar anons yapardım. Anonsta,  çocukların eşgalinin bildirilmesi, kayıp olduklarının bildirilmesi önemliyse de vatandaşa kendi meskenlerini, komşularını kontrol etmelerini, şüphelerini ya da görgülerini belli adrese bildirme talimatı verirdim.

Mahallenizin bekçisi olun derdim...

Günümüzde, özele ait güvenlik kamera kayıtları için vatandaşa kayıtları geriye doğru izlemeleri talimatı verirdim. Kamu kameraları için aynı şekilde kamuya haber verirdim.

Sokaktaki hanelerin tek tek kapısını çalardım, içeriye girmeme gerek yok, kapıdan şüpheli bakış, davranış arardım. Bir yandan ailenin kayıp çocuklarla ilgili davranışlarını komşulardan soruştururdum.

Tüm bunlar için yazıp, çizip, izin almam gerekmezdi.

Ailenin çocuklarını istismar etmediklerini öğrendiğimden ve tabii yaşlarını da hesaba kattığımdan çocukların kaçmadığı kanaatine varırdım. Geriye, çocukların kaza geçirme ya da kaçırılması ihtimalleri kalırdı.

Çocukların kaza geçirmeleri ihtimali nedeniyle zaten itfaiye ve arama-kurtarma birimlerine haber vermiştim, onlar sokaktan başlayarak yakın çevreyi bu zaman diliminde çocukların yürüyerek gidebilecekleri mesafeye kadar aramaya başladılar bile.

Kaçırılma ihtimaliyle baş etmek için, araçla kaçırılma olasılığı nedeniyle saatte 60km hız, 30 dakika süre hesaplaması yaparak, merkez sokaktan itibaren 30 km civarındaki tüm birimlerin aramaya katılmalarını, bagaj dahil araç kontrolleri yapmalarını bir anonsla sağlamış olurdum.

Eyvah, süre geçmekte deyip, karayollarında trafik kontrol noktalarını uyarır ve fazladan nokta kontrolleri yapmalarını talep ederdim.

Araçla kaçırılmama olasılığı nedeniyle, sözkonusu sokak ve yakın civarında varlığımı bangır bangır hissettirirdim. Caydırıcı olurdum...

Bu rüyamda, Şeker Çocuklara karşı suçu önleme ihtimalim çok yüksek olurdu. İhtilaf minimum düzeydeyken çözülürdü. Zaten en başından böyle yapacağım toplum tarafından bilindiği için bugün suçunu itiraf eden komşunun Şeker Çocuklara bozuk niyeti bile oluşamazdı.

Ama gerçek bir kabus gibi üzerimize çöktü. Şeker Çocuklar komşuları tarafından kaçırılmış, komşu hanede, anne-babaları ve polis tarafından aranırlarken tecavüz edilmiş, katledilmişlerdi. Katil, Şeker Çocukları ertesi gün kiraladığı arabanın bagajına koyarak karayolundan Yozgat’a nakletmişti.

Katil, cansız Şeker Çocukları evinden çıkarabilmiş, karayolunu kullanarak Yozgat’a getirebilmişti. Komşu katilin olay yeri meskeninden iki hafta sonra taşındığı bilgisine ulaşmak için Ankara’dan özel ve meşhur bir emniyet biriminin çalışmasına ihtiyaç duyulmuştu.

Bugün, Cumhurbaşkanı üzüntülüydü ama failin 1,5 yıl sonra da olsa bulunmasından sevinçliydi. Aileye rahmet diledi, Emniyet’i kutladı...

Bence bu ihtilaf sönmedi. Şeker Çocukların kemiklerinin bulunması beni kesmedi... İlk 2 saat içinde yapılması/başlatılması gerekenler yaklaşık 2 yıl içinde yapıldığından ortada kutlanacak bir başarı bulamadım.

Sosyal ihtilaflarda küçük şeylerle mutlu olmayan, daima bardağın boş kısmını gören, sorgulayan bir yapım var. Şeker Çocuklar ihtilafımı, TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi’ne gereği için arz ediyorum. Çocuk Ombudsmanlığı henüz kurulamadığından bu görevi de kendilerinden rica ediyorum.

Her ne kadar arif olan anlamışsa da yanlış anlamaya gebe bir toplum olduğumuzdan net şekilde belirteyim, bu yazıda emniyet mensuplarını değil sistemi sorguladım.

Şeker Çocuklar sizin için acı acı ağlıyorum...

Merak ediyorum, Şeker Çocuklar, elleriniz ve ağızlarınız bağlıyken, tecavüz edilirken arandığınızı duymakta mıydınız? Sizi duyamadık sanki çook uzaktaymışsınız gibi...


Kaynak gösterimi: www.0-18.org

Yorumlar