Kazım Karabekir’in Bitmeyen Çocuk Davası

"Kurtuluş Savaşı yıllarında, Erzurum ve çevresinden toplanan yetim çocuklarla Gürbüz Çocuklar Ordusu'nun kurulması ve Sarıkamış'ta bir çocuk kasabası oluşturulması, babamın en önemli hizmetlerindendi. Zaten kendisi de ‘hayatımda bana zevk veren hayli başarılarım vardır. En zevklisi, binlerce bakımsız çocuğun hayat ve geleceğini kurtarmak olmuştur' sözüyle, bu konuya yaklaşımını ortaya koymuştur. Babam, çocukların asla bakımsız kalmaması gerektiğini, aksi takdirde girdikleri sosyal ortamlarda seviyenin düşmesine yol açacaklarını söylerdi (A.A.).” diyen kişi, Kurtuluş Savaşı Doğu Cephesi komutanı ve Eski TBMM Başkanı Kazım Karabekir'in kızı Timsal Karabekir.

Timsal Karabekir, Kazım Karabekir Vakfı’nın yöneticisi. Vakıf halen Karabekir’in misyonunu sürdürüyor. Bunca bakımsız çocuğumuz varken böyle sivil toplum kuruluşlarına olan ihtiyacımız giderek artıyor. Geçmişten günümüze çocuk davamızda Kazım Karabekir yanımızda yer almaya devam ediyor.

Gürbüz Çocuklar Ordusu’nun resmine uzun uzun baktım. Yaşları 5-18 arası öksüz-yetim çocuk ve gençler üzerlerine giydirilen disiplin timsali üniformalarının içindeler. Ellerinde uzun sopalar. Bakışları çok ciddi ve kararlı.

Bir başka karede, aynı ordudan başka gençler dikiş makinalarının başında beyaz gömlekler dikiyorlar. Fotoğrafın altında Şark Mektepleri yazıyor.

Bir sonraki karede gençler sedyeye uzanmış bir hastanın bacağındaki yarayı sarıyorlar. Üzerlerinde beyaz sağlıkçı önlükleri.

Derken, saçları kıvır kıvır küçücük bir kız çocuğu tek başına onca erkek çocuk arasında gururla endam ediyor. Bakışları ciddi, elleri iki yanında.

Bir başka fotoğraf geliyor önüme, Gürbüz Çocuklar’dan bazıları sahnede. Üstleri çıplak güreş eden çocuklar...

Şimdi de bir kutlama alanında olmalıyız. İki tane pankart tutuyor gençler. Üzerinde Arapça harflerle yazılmış mesajları. Kızlar beyaz dantelli elbiseler giymişler, başlarında çiçekten taçlar. Arka sırada sadece bir kız çocuğunun başı beyaz bir örtüyle bağlanmış. Öylesine, saçlarını örttüğünden değil.

Ve işte yine sahnede beyaz üstleriyle spor yapan Gürbüz Çocuklar... O yıllarda bile geleceklerinden umutlu ve azimli görünüyorlar.

Bu kareyi ise çok sevdim; çocukların üzerinde izci kıyafetleri, bacak aralarında ise tahtadan yapılmış atlar. Bu kareyi hiç sevmedim çünkü çocukların omuzlarında tahtadan yapılmış tüfekler. Savaş zamanı, başka ne beklenir.

Çocuklar denge tahtasında ellerini yana açarak yürüyorlar. Burası bir aletli spor salonu, iki çocuk direğe tırmanmışlar -kasları gerilmiş, bir diğeri kibirle atlama tahtasının üstüne kurulmuş, paralel barın üzerinde asılı duran ve oturan üç sağlıklı çocuk.

Eskrim karşılaşması yapan iki Gürbüz Çocuk, kıyafetleri spora özgün, inanılmaz güzeller. Günümüzde Türkiye Eskrim Federasyonu acaba kaç öksüz ve yetim çocuğu bu spor dalında yetiştirmek üzere hamle yapmıştır diye merak ediyor şüpheci aklım.

Beş genç bir mikroskopun üzerine eğilmişler, büyüttükleri yaşamı inceliyorlar... Belki aralarından bazıları bilim adamı olmuştur.

Bu eski fotoğraflarda takılıp kalmak istedim.

Böylesine bir eğitimle bu öksüz ve yetim çocukların ileriki yaşamlarında toplumda nasıl yer aldıklarını merak ettim. Hikayelerini duymak için can atıyorum.

İstedim istemesine ama çaresiz 2011 Türkiye’sindeyim.

Öksüz ve yetim çocuklarımızı düşündüm. Bir çoğunun izinin Kurum Bakımından sonra silindiğini biliyorum. Başarı hikayeleri mutlaka var ama sayıları kaç?

Bir kısmı topluma yeniliyor.

Bir kısmı toplumu yenmeye çalışıyor, öfkeleri var.

O zamandan bu zamana çocuk gerçeği ne kadar çok değişmiş.

Çocuk istismarları münferit olay olarak değerlendirilir hale gelmiş, çocuklarımız kazıklanmakta.

Toplumlar nasıl olur da iyi yapılmakta olan birşeyleri günümüz imkanları arkalarındayken bile olduğundan geri götürebilirler? Ruhumuzu mu kaybettik?

Bu başarısızlığın sırrı ve tabii amacı nedir?

Dış güçlerin müdahalesi mi?

Akıllı olun, kendinize müdahale ettirmeyin, dizilerin tutsağı olmayın demezler mi?

Sahi biz nasıl oldu da kanla kazanmak zorunda bırakıldığımız zaferlerimizden utanır ve bunlardan bahsetmeyi insan hakları salatası kapsamında utanç meselesi eder hale geldik?

Kitaplarımızdan ‘Kahraman Türk Ordusu’ gururunu neden sildirdik?

Bu kutup nasıl yaratıldı? Neden yaratıldı? Kimlerin kuklası olduk?

İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu, derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan birisi Carl Gustav Jung ne demiş? “Günümüzde, bizi tehdit eden tehlikenin doğadan gelmediğini, insan ve kitle ruhundan kaynaklandığını apaçık görüyoruz. Tehlike, insanın ruhundan kopmuş olmasında.”

Çocuklarımızı ruhumuzdan nasıl kopardık?

Gürbüz Çocuk Ordusunun izlerini Kazım Karabekir’in müze haline getirilen evinde arayabilirsiniz. Yeri Erenköy’dedir. Tam adres diye tutturursanız, Kazım Karabekir Sokak No:4/2, Zürafalı Köşk, Erenköy.

Çocuklar aşkına; birlik beraberlik ruhumuzu terk etmeyin.

Kazım Karabekir’in Çocuk Davamız kitabını okumayı da görev bilin.


Kaynak gösterimi: Gezer, T., www.0-18.org, Diyorum ki...

Yorumlar