Haydi Herkes Özür Dilesin...

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya türbanla ilgili açıklama yaptı. Kanundan kaynaklı görevi budur. Yalçınkaya, bilirkişi sıfatı ve denetçi yetkisiyle durum tespiti yaptı ve uyardı. Yaptığı tespit nedeni ile TBMM Başkanı tarafından ‘özür dilemeye’ davet edildi.

Zaman o ki, savcının biri de ortada mevcut her türlü tahrik unsurunu yok sayarak, hakkımda, komşuma hakarette bulunduğum tespitini yaptı ve bana ceza verdi.

Savcının benden özür dilemesini bekliyorum (!) Aynı zamanda Devlet o makama benden yana karar verecek birilerini atasın şeklinde de doğal bir beklenti içindeyim.

Ben yurttaşım, Devlet’ten neyim eksik.

Gel de gülme...

Ama siyasilerin toplumla dalga geçtiği bu ortamda, dalga geçilen sıfatı bize ait olduğuna göre gülemedim.

Yazarak, çocuk hakları konusunda muhalefet etme yurttaşlık görevimi yerine getirmeye çalışıyorum ve çalışmaya devam edeceğim ama muhalefet edilenin iletişim stratejisi nedeniyle kendi algı seviyesini aşağılarda göstermesi işimi zorlaştırıyor.

Yakında çocuk hakları savunucusu olarak özür dilemem beklenebilir endişesi ile suya sabuna dokunmayan çocuk mevzularına değinmeliyim düşüncem yerleşmeye başladı. Başka türlüsünün nafile olduğu pek aşikar.

Basından ekranıma yansıyan ve suya sabuna dokunmayan (!) bazı çocuk hakları mevzuları bu hafta aşağıdaki gibidir;

“KIRIKKALE Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi 2'nci sınıf öğrencisi 15 yaşındaki Elif Nur Yılmazer, polis memuru babasına ait tabancayı göğsüne dayayıp ateşleyerek intihar etti. İddiaya göre ‘interneti bırak dersine çalış’ diyen babasının bu sözüne kızan Elif, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmak istenirken yolda yaşamını yitirdi.

Münferit olayda (!), Devlet’in, ateşli silahların evde nasıl saklanacağı hususunda yasa, yönetmelik çalışmamış olması bir tarafa, Polis babasının evde serbest barındırdığı ateşli silahına kolay eriştiği, ve bununla intihar ettiği için çocuk Elif babasından özür dilemeye davet edilmelidir (!)

“Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i öldürmek suçundan yargılanan Ogün Samast'ın dosyası Çocuk Mahkemesine gönderildi. Mahkemenin kararı açıklamasının ardından Dink'in kardeşi Hosrof Dink, "Adaleti doğru işletseydiniz böyle olmazdı. Size düşen sorumluluğu hatırlatıyorum. 4 yıl oldu." diye tepki gösterdi. Mahkeme ise 22 Temmuz 2010'da yürürlüğe giren ve basında taş atan çocuklar yasası olarak yer alan Terörle Mücadele Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 6008 sayılı kanunun 8. maddesinin, özel yetkili mahkemelerin görev alanını belirleyen CMK'nın 250. maddesine bir fıkra eklediğini belirtti.”

Bu davadaki savcı da özür dilemeye davet edilmeli (!) çünkü Kürt hakları savunusu kapsamında (!) taş atma suçuna itilen çocuklar için yaratılan usulü ‘hepimiz Ermeniyiz’ davasında cinayet suçuna itilmiş çocuk Ogün için de uyguladı.

Bu suya sabuna dokunmayan çocuk haberleri neticesinde toplumda bir “mental eksen kayması” olduğunu düşündüğüm için herkesten özür dilerim.

Bu vesileyle, “demokrasinin kurallar rejimi olduğu”nu hatırlatmaktan kendimi alamadığım için de ayrıca özür dilerim...

Yorumlar