Benim Tecavüzüm Senin Tecavüzünü Döverden Ötesi

Sanatçıların toplumlara şekil veren kanaat önderleri olması beklenir. Mümkünse, Türkiye’de bu uygulamadan vaz geçilmeli. Çünkü sanatçı var, sanatçı yok...

Aklı başında sandığımız Sezen Aksu bile kendisi gibi düşünmeyenleri “her iki cihanda lekeli” ilan ederek, yıllardır sürdürdüğü kendi savlarına lekenin dik alasını layık gördü. Ya benim gibi düşün ya da lekelisin... OK, lekeliyim ve gururluyum.

Hülya Avşar da oynadığı “Fatmagül’ün Suçu Ne?” filmindeki tecavüz sahnesini yeni yetme dizideki çekimden daha güzel bulmakla, egosunu tatmin etmekten kaçınmadı.

Bu durumda, “benim tecavüz sahnem senin tecavüz sahnenden...” tartışmasını da ben, sanatçıların anlayacakları şekilde, lekeli ilan ediyorum.

Kadın hakları savunucuları, çekimleri erotik buldukları için hışım gösterdiler. Sahneler için porno kelimesini kullananlar da oldu, bu beyanları mal bulmuş gibi yayınlayanlar da.

RTÜK, dizideki tecavüz sahnesinin çocukların uykuda olmadıkları saatte yayınlanması nedeniyle Kanal’a uyarı cezası verdi. Gelen şikayetler de bu gerekçeyle gelmişti. Açık saçık her hangi bir film sahnesi gibi algılamış olmalılar. Cezanın gerekçesine inanmak mümkün olmadığı gibi gerçek tecavüz mağdurları açısından da onur kırıcıdır.

Tecavüze sıradan cinsel eylemlerden biri tavrıyla yaklaşanları da eksik ilan ediyorum.

Verilen uyarı cezasının anlamı ne? Bir daha aynı dizi içerisinde tecavüz sahnesi yok ki.

Korkunç olan, dizinin henüz yayınlanmaya başlamadan önceki tanıtım fragmanlarında bu sahnenin kullanılmasıdır. Seyirci çekmek için yayınlanan bu fragmanlarda özellikle tecavüz sahnesinin kullanılması toplumu aşağılayıcı bir karardır. Baldır bacak olacak ki halk (!) seyretsin. Tecavüz bu mudur?

Yatırımına güvenmeyen, tecavüze sığınan yapımcıları ve yayıncıları da günahkar ilan ediyorum.

İşte böyle abuk subuk çığlık atanların, dizi sahiplerine ve oyuncularına pastadan yüksek seyir oranı nasip ettiklerini ve bazen susmanın daha akıllıca olacağını düşünüyorum.

Neden mi? Çünkü halk gerçekten tecavüze karşı sulugöz fakat düz algısı, “taraflardan birinin rıza göstermediği cinsel eylem” şeklinde. Sıklıkla iki kişi arasında yaşanan, başkaca tanığın olmadığı bu eylemden zevk almadığını mağdur tarafın ispat etmesi gerekiyor ki eylem hukuksal yapıda suç olarak kabul edilsin. Çok zor... Aşağılanırsınız...

Memlekette, ‘kaçan kovalanır’ gibi garip ve teşvik edici Atasözleri de mevcut. Ya dişi köpek ve onun meşhur sallanan kuyruğuna ne demeli.

Gerçek tecavüz mağdurlarını aklınıza getirin, kendinizi onların yerine koyun.

Tanıdık ya da tanımadık fark etmez, insanın (!) biri sizinle zorla cinsel ilişkiye girmek istiyor. Önce vücudunuza yayılan alarm durumunu yok saymak istersiniz. Bunu dilersiniz ama aklınız kaçmanızı emreder. Hamleyi tabii ki yaparsınız ama kaçamazsınız... Sizden kuvvetli ve sıklıkla silahlı kişiye yenilirsiniz.

Vücudunuz hızla aklınızın kontrolünden çıkar, kaslarınız ağırlaşır. Sıkışıp kaldığınız yerde boğulur gibi hissedersiniz. Odak noktanız nefes yakalamak olur. Hayatta kalma güdüsü ile boğuşursunuz. Tecavüz, beyninizin küreleri arasında bulunan talamus tarafından sınıflandırılır ve korteksinize iletilir. Korteks bilgiyi hemen işler ve korku olarak anlamlandırır. Deli gibi korkmaya başlarsınız. Derdiniz eylem bittikten sonra hayatta bırakılıp bırakılmayacağınız üzerinedir. Dehşete düşersiniz. Otonom sisteminiz aldığı uyarıyı düşük hızda dokularınıza ve organlarınıza kuvvetli sinyaller halinde gönderir. Kan damarlarınız daralır, kalbinizin çalışma hızı artar, atardamarlarınızda basınç yükselir. Kulaklarınız uğuldar, duyamaz hale gelirsiniz. Çığlık atmanın anlamı kalmaz.

Sağ kalsanız da bundan böyle panik ataklar sizi bir daha kolay kolay bırakmaz. Kimsenin dikkat etmediği bir ses ya da bir bakış sizi nefessiz bırakır. Anlatamazsınız...

Göz bebekleriniz büyür hiçbir şey göremezsiniz, eylem masalsı bir hal alır. Bu siz olamazsınız, olmamalısınız...

Her şey bitince hala yaşıyorsanız buna şükreder ve şükür ettiğiniz için kendinizden nefret edersiniz. Bunun için rızanız olduğunu sanırlar.

Tecavüz suçu mağdurlara bir garip empoze edilir. Mağdur musunuz yoksa lekeli (!) misiniz bilemezsiniz. Saklı kalmak dileğinizdir... Bundan böyle kendinizi azımsarsınız, ilgi arsızı olursunuz. Görmezseniz, yıkılırsınız, küsersiniz. Karşınızda bu halinizi anlayacak çok az insan olur. Anlatsanız, belki ağlarlar ama üzülmezler.

Savcı, rızanız olduğunu ispat etme peşine düşer. Bilirkişi bazen ilişkiye hem fikir olur ama rıza olup olmadığını bilemez. Suç sonrası yıkanmak dayanılmaz bir istektir. Delilleri yok etmek ya da saklamak aklınızın ucundan bile geçmez. Bundan böyle çok sık saatlerce yıkanacaksınızdır. Niçin olduğunu kendiniz bile bilmeden...

Yaşamın gereği susarsınız, en sevdikleriniz bile suskunluğunuzu atlattınız şeklinde algılar. Partneriniz olursa, eylem sonucu sekse düşkünlük geliştirdiğiniz söylenir. Sımsıkı sarılmak, içinize sokmak istedikçe yerin dibine sokulursunuz.

Sözün kısası bir daha hiç bir zaman normal algılanmazsınız, ve tabii yediğiniz her kazığı kendinize yakıştırmaya başlarsınız.

Bu toplum, tecavüz suçu işleyenleri affetmedi belki ama tecavüz sonrası kurbanını öldürenleri kader mahkumu ilan edip aftan yararlanmalarını sağladı. Gel de utanma, isyan etme... Gel de saklama.

İşte tecavüze yaklaşım budur; RTÜK’e ‘Fatmagül’ün suçu ne?’ dizisinden dolayı gelen şikayetler kanımı dondurdu, “tecavüz sahnesi çok açık seçikti”...

Burası sözün bittiği yer...

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Bu kadar hassas ve zedeleyici bir konuyu "para" ugruna irdelemek, sahnelemek, oynamak, duslemek, zavallilarin dusebilecegi en dip pisliktir...
Seyretmek, seyretmek ugruna tum ugraslari birakmak, etrafindaki cocuklarin varligini unutarak seyretmek, seyrettikten sonra da gunlerce marifetmis gibi konusmak ta koyunlastirilmisligin en guzel ornegi bence...
Tanzercim her zaman bam tellerine basmaya devam et!
meJ...