Çocuk Dostu Açık Öğretim

17 Eylül 2007




Türkiye’nin iç turizmi okulların açılması ve kapanmasına endeksli. Okullar kapandı tatil, açıldı tatil bitti. Biz de öyle yaptık ve okullar kapandı 0-18’i tatile soktuk ve okullar bugün açılıyor, geri döndük. Malumunuzdur, bu tatil köprünün altından çok sular geçti... Biz muhalefet etmeye devam. Türkiye’nin Ulusal Çocuk Hakları İletişim Ağı, “0-18 Vurursan Kırılır” sloganıyla yoluna devam edecek.

Tatil sonrası ilk yazıda 2007 - 2008 Eğitim ve Öğretim dönemi başlarken eğitimden dem vurmak uygun olacak.
Okulluyken de okulların açılacağını müjdeleyen (!) alışveriş haftasını sevmezdim. Bir telaş, iki telaş ... Bir para, on para harcamalar. Okullaşabilmek için ciddi tüketim yapmak gerekiyor. Burada hem maddi tüketimden hem de zaman tüketiminden bahsediyoruz.

Hangi anne-baba çocuğunun okumasını istemez. Burada istemeyen belli kesimi ayrı tutuyorum. Bu hafta işim çocuğunu okutmak isteyenlerle. Paramız yok, yolumuz yok bahane inanın.

Bir AÇIK ÖĞRETİM sistemimiz var, bilir misiniz? Hani 1998-1999 Öğretim Yılında Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü bünyesinde öğretime başlayan Açık İlköğretim Okulu var ya. Hani bu okulda sadece 36 personel ile 449.690 kayıt altına alınmış öğrenciye hizmet verilmiş/verilmekte ve hani bunlardan 163.171’ini mezun etmiş bile ya, işte ondan bahsediyorum. Hani 2006-2007 yılında kayıtlı 192.983 Açık Lise öğrencisi olan sistemden bahsediyorum. Bu kadar az personelle, daha fazla yatırım yapmadan aynı anda milyonlarca daha çocuk okutulabilir bir sistemden bahsediyorum.

Bu okulların çocukları ve her yaştan öğrencileri her sabah okulun yolunu tutmak zorunda değiller. Trafik onlar için ne elem ne keder. Forma dertleri de yok bunların, çanta taşıma dertleri de. Diğer türlü türlü sarf malzemelerine de ihtiyaçları yok… Bu okul ekonomik. Ders kitabı veya defter almak zorunda değilsiniz. Eğitim materyalleri internette mevcut ya da CDler halinde veya basılı olarak evinizin kapısına kadar da postalanabiliyor. Ayrıca dersler hocalar tarafından televizyonda da anlatılıyor. Net bir Türkçe ile anlatılan, uygulamalı dersler son derece anlaşılır. Bu okulda öğrenciler arası veya öğrenci ve eğitimciler arası itişip kakışmalar yok.

Bu okullar ayrıca daha bir sağlıklı. Pis tuvaletler yok, pis kantinler de yok. Etrafta sigara içen yetişkinler de yok. Kapıda tuzak kurmuş yetişkinler de… Bir veli olarak bu okullarda normal okulun çaycısından başlayarak en üst düzey müdürüne kadar sizi azarlayan birileri ile de karşılaşmak zorunda değilsiniz. Çalışan ebeveyn iseniz gün içinde çocuğunuzu bir iki telefon konuşması ile kontrol edebilirsiniz. Okul telefonları hep meşguldür ya da çalsa da ne gam, açan olmaz.

Bütün yapmanız gereken evinize bir televizyon ve bir artık neredeyse 36 ay taksitle satılan bilgisayar almanız. Yoksa da ne gam, Halk Eğitimlerde mevcut bilgisayarları kullanabilir çocuklarınız. Bu okullara kayıt yapmak dönem başına 50 YTL civarında ve tüm işlem sadece ve sadece bir dakika sürüyor. Bunun için evinizden dışarı çıkmak ve Okul Aile Birliği veya Müdür ile saç saça baş başa pazarlık etmek zorunda bile değilsiniz.

Üstelik bu okullardan mezun çocuklar, normal okulda okuyup da 160 puan sınırını bir türlü geçemeyen çocuklara inat üniversite sınavlarında harikalar yaratabiliyorlar. Çünkü televizyondaki eğitmenler gerçekten üst düzey. Eğitim materyalleri de öyle. Çocuklarınızı ayrıca üniversiteye hazırlık dersanelerine de yollamak zorunda değilsiniz. Eğitimler çocukları doğrudan sınava hazırlamaya odaklı.

Peki çocuk nasıl sosyalleşecek? Binlerce spor, tiyatro, resim, heykel, bilgisayar, satranç vs klüpleri var. Vee çocuğunuzu normal bir okula yollarken yapmanız gereken tüketimden yaptığınız tasarrufun yarısıyla çocuğunuzu bu klüplere gönderebilme imkanınızda da var artık. Vee çocuğunuzun bunlara katılacak zamanı da var.

Bu sistemle ilk defa kendi kolej yıllarımda Avusturalya’da tanışmıştım. Çiftlikler arası ulaşımın uçaklar ve helikopterlerle yapıldığı Avusturalya’da öğrenciler bu sistemle okuyorlardı. Çok özenmiştim . . .

Kısmet oğlumaymış. O şimdi bir Açık Lise mezunu olarak, hiç üniversiteye hazırlık kursuna gitmeden, ödev yapmadan, sadece televizyonda günde bir veya iki saat ders dinleyerek üniversitede okumaya hak kazandı. Kendisine ve sosyal faaliyetlerine ayıracak bol bol zamanı oldu.

Herkese tavsiye ediyorum. Devlet hasbel kader böyle bir imkan sunmuş, kullanın derim. Yoksullukla mücadele eden AB ülkeleri çocukların işsizliği üzerine çalışır ve koşulların uygun olması durumunda çocukların çalışmalarına yeşil ışık yakarken, biz de özellikle çalışmak zorunda olan çocuklarımız açısından bu AÇIK ÖĞRETİM sistemini teşvik etmeli ve duyurmalıyız diyorum.

Okullaşmanın tek yöntemi şeklen bir okul binasında bulunmak değil. Daha fazla bina yapmanın, daha fazla öğretmen atamanın yani eğitim sistemini daha fazla hantallaştırmanın alemi yokmuş meğer. Açık Öğretim her türlü okullaşamama mazeretini ortadan siler niteliktedir.Bundan böyle "Haydi Çocuklar Açık Öğretime" kampanyası daha akılcıl olur diye düşünüyorum.

Yorumlar