Başbakan İrticayı Reddetti Polis de Çocuğun Cinsel Sömürüsünü

13 Kasım 2006

Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği 2006’nın hemen başında bir proje başlattı. Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarın Günyüzüne Çıkartılması projesi Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye Üreme Sağlığı Programı kapsamında Avrupa Birliği’nin fonlarıyla gerçekleştiriliyor. Oldukça yoğun programı olan proje kapsamında bir Çocuk Destek Hattının (0216 450 54 54) kurulduğunu duymayan kalmadı. Bu hat aracılığıyla çocuk ve gençlere cinsel sağlık, üreme sağlığı, cinsel haklar, üreme hakları ve cinsel istismar hakkında bilgi aktarılıyor. Bunun dışında cinsel istismar olguları da dahil olmak üzere her yaş grubundan her türlü istismar ihbarları hatta geliyor. Dernek elde ettiği verileri düzenli olarak basınla paylaşıyor ki sağlıklı sosyal politikaların üretilmesine katkıda bulunabilelim. Proje kapsamında milletvekillerine yönelik lobi faaliyetleri de yürütüldü. Bunun nihayetinde Derneğin, Çocuklara Yönelik Cinsel Sömürü Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için hazırlanan önergenin Meclis’e sunulması misyonu başarıyla tamamlandı. Diğer taraftan Sağlık Bakanlığı’nın önceden belirlediği göç etkilerinin yoğun yaşandığı yada sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizlik yaşanan 10 ilde çocukla ilgili çalışan farklı disiplinden uzmanlar; çocuk polisi, sosyal hizmet uzmanları, eğitimciler, sağlıkçılar, baro mensupları, sivil toplum uzmanları, adlitıpçılar, üniversite mensupları ilk defa biraraya gelerek birbirlerini tanıma, anlama fırsatı buldular ve zaman zaman doğruyu bulmak adına tartıştılar. Çocuk meselesinin tek bir merci tarafından halledilemiyeceğine herkes hemfikir oldu. Ve yine bir başka taraftan Dernek, proje kapsamında, çocuğun cinsel sağlık, üreme sağlığı ve haklarını ciddi tehdit eden cinsel sömürü konusunda yürüttüğü basın çalışmalarıyla kamuda gündem yarattı. Çocuk fahişeliği, pornosu bakınız ne kadar çok konuşulur hale geldi ve kimse farketmiyorsa da toplumda ciddi bir bilinç oluştu. Tüm bunlar projede yazılı ve ölçülebilir başarıyı temsil ediyorlar. Proje nihayetine geldiği bugünlerde başarılı olmanın kıvancını tüm çalışanları ve katılımcılarıyla yaşıyor.
Buraya kadar ne kadar güzel değil mi? Evet çok güzel ama proje hedefleri arasında olmamasına rağmen çalışmalar esnasında bir durum tespiti ortaya kendiliğinden çıktı.
Başbakan, Devlet’i olası iç ve dış tehlikelere karşı uyarmak ve gerekli tedbirleri almakla görevli Asker’in irtica uyarılarını reddetti. Cümle aynen şöyleydi, “Onlar işlerine baksınlar”. Sanırım Devlet’in istihbarat birimleri Asker’den farklı. Ya da tutum bunu işaret ediyor diyelim. Belli ve hem maddi hem manevi karlı konularda herkesin aleni hakaret etme hakkı (pardon düşüncesini ifade etme hakkı) var ama Asker bilgisini kamuyla paylaşamaz, zaten Asker ne bilir ki? Bu tutumu ciddi yadırgamıştım ama hiç şaşırmamıştım. Beklenen tutum sergilenmişti. Başbakan, Asker’in, Cumhurbaşkanımızın, toplumun ve sivil toplumun önünde acaba mı bile demeye gerek görmeden, açıklamayı duyar duymaz, hiçbir araştırma yapmaksızın ve detay açıklama talep etmeksizin irtica yoktur dedi ve işin içinden bir çırpıda çıkabildi.
Derken Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Birisi ‘irtica’ yaygarası koparıyor, birisi ‘Atatürkçülük’, birisi ‘Cumhuriyet elden gidiyor’ diyor. Şahsi menfaatleri ve pozisyonları elden giden insanlar daha çok bunu kullanıyorlar” demiş. “Devlet’in şefkatli eli” söyleminden başka hiçbir çözüm üretemeyen Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’da 17 aylık çocuğun cinsel istismar ve cinsel sömürüsünden sonra “adli vakadır, konuşulmamalıdır” dedi.
Konuşacağız hatta yazmaya devam edeceğiz. Sayın Çelik hiçbir şahsi menfaatimiz de yok, taşın altına elimizi koymaktan başka. Ayrıca konuşmak demokrasiye yurttaşın aktif katılımı demektir ve gereklidir. Siz konuşamasaydınız Bakan olamazdınız, unutmayın. Herkes konuşacak ve buna yaygara denmeyecek. Gerçi burada aleni hakaret etme (ayy yine pardon, düşüncesini ifade etme) gibi bir durum yok. Çok daha önemli bir durum var: çocuğun cinsel sömürülmesi. Rahatsızlık veriyorsak özür dileriz ama yaygara kopacak. Herkes şapkasını önüne koyup acaba mı diyecek.
“Susun” diyen ekibe Devlet’in polisi de dahil oldu. Geçtiğimiz hafta iki gün içinde Diyarbakır, Urfa ve Gaziantep’de yerel yönetimden uzmanlarla toplantı yaptım. Mesailerine tabii ki saygılı olduğum ancak tutumlarını sorgulamazsam çatlarım çocuk polisi katılımcıların hepsi çocuk pornosu ve fuhuşu hakkında yaygara koparıldığından, kendilerine intikal eden olguların bu kadar fazla olmadığından, toplumda panik yaratıldığından bahsettiler.
Burada çocuğa yönelik cinsel istismarın günyüzüne çıkartılmasından bahsettiğimizi hatırlatmak istiyorum. Ve polisin kendilerine artık ve ancak hastanelik olunduğunda intikal eden olguların dışında acaba olgu var mı diye nasıl bir faaliyet yürüttüğünü öğrenmeyi çok isterim. Sanırım gizlidir!
Çocuğa yönelik cinsel sömürünün boyutlarını tahmin etmek herhangi bir internet kullanıcısı tarafından çok basit. Acaba Emniyet Sözcüsü İsmail Çalışkan 10 Kasım’da neye göre “Türk insanı pornoya düşkün değil” şeklinde açıklama yapabildi? Çok merak ediyorum. Efendim google da arama yapıp bundan istatistik çıkartmaya odaklı, hevesli basından arkadaşlarımız röportaj yapıp bunu teyid ettirmek istediklerinde bunun yanlış bir veri olacağını, bu arama motoru sonuçlarına göre sav hazırlamanın yanlış olacağını söylemiştim. Emniyet sözcüsü bu konuda çok haklıdır düşüncesindeyim. Ama Emniyet sözcüsüne bir başka diyeceğim var: Çocukların internette chat yaptıkları odaları biliyor musunuz, buralara sızan yetişkinlerin kendilerini akran gösterip genç kızlara sözde kendi çıplak fotograflarını ya da videolarını yolladıklarını, genç kızdan da aynı şeyleri kendisi için yapmasını istediklerini, genç kızların internette tanıştıkları bu delikanlılara (!) online striptiz yaptıklarını, bunları kaydeden sözde delikanlıların -aslen kötü fikirli yetişkinlerin- sonradan bu kayıtlarla genç kızlara “ailene gösteririm” şeklinde şantaj yaparak fuhuş dahil herşeyi yaptırmaya başladıklarını hiç duymadınız mı? Ortada böyle bir söylem olması bile araştırma başlatmanız için yeterli değil mi? Internet chat’i ile kendine son derece malik olması beklenen, toplumun kalbur üstü akademisyen ünvanlı yetişkinleri bile taciz ve tehdit edilmedi mi? İnsanların cinsellikleri internette kapışılmadı mı? Kendini bilen bilmeyen herkes bu görüntüleri indirmedi mi? Nasıl meraklı değiliz diyebilirsiniz? Ve hakikaten insanlar hala nasıl internet kaçamağı yapmaya devam edebiliyorlar. Kısa not: bu tarz işler nihayet özgürlüğüne bir türlü doyamadığım internet iletişimini kısıtlattılar, helal olmasın… Devam edelim.
İlla çocuğun koma halinde hastaneye getirilmesi mi lazım? “Bize intikal eden” söyleminize de üzülüyorum. İntikal etmesini masa başında beklememelisiniz, siz intikal ettirmelisiniz, hasbel kader intikal etmesini beklersek çok yanılırız sorunun boyutu hakkında. Konuşanlardan rahatsız olmamalı, üstelik yurttaşın katılımına müteşekkir olmalısınız. Ahh bir “acaba mı” diyebilseniz?
Sözün özü şudur: İyiki de konuştuk, konuyu bilinir hale getirdik ki Meclis’de bir araştırma komisyonu kurulacak. Komisyona da her türlü desteği vereceğiz. Burada görevlilerin yanı sıra yurttaşa ve sivil toplum kuruluşlarına da görüş sorulması idealdir. Araştırma komisyonu bakalım nasıl bir sonuç raporu sunacak. Susmamakla iyi ediliyor, her kafadan ses çıkması durumuna yaşasın nihayet demokrasi işliyor diye seviniyorum.
Çocuklar adına çok seviniyorum. İyi bir şeyler başarıldığına sonsuz inanıyorum. Devlet anlamadıysa bile yurttaş çok iyi anladı. Halk sağlığını ciddi tehdit eden Çocuğa Karşı Cinsel İstismar Günyüzüne Çıkmaya başladı. İnsanlar kınamaya başladı. Bakınız basın haberleri. Google da aratmaya gerek yok. Aslında çok fazla aramaya da gerek yok, yurttaş sürekli çağrıda bulunuyor Destek Hattına.
Sayın Başbakan, sayın Devlet Bakanı ve diğer ilgililer haydi siz de artık katılın aramıza. Hedef çocukları kurtarmak değil mi? Ayrı gayrı, yalan dolan olur mu?

Yorumlar