Balık Baştan Kokar: Balık Gibi Oynak ve Vıcık Vıcık Kaygan

04 Haziran 2007
Herşeyin başı eğitim söylemine artık daha fazla katlanamayacağım. Bu slogan edilen söyleme en başından karşıydım ve dile getirdim çeşitli kereler. Aldığım cevaplar pek iç açıdı olmadı ama haklı çıkmaktan bir kere daha nefret ettim çocuklar adına. Tekrar ediyorum “haydi kızlar okula” ama hangi okula.
Birleşmiş Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin 28. maddesinin 1. bendi çocuğun eğitim hakkını kabul eder. Bu maddede “eğitimde fırsat eşitliğine” özellikle vurgu yapılmıştır. En önemli alt başlık maddelerden biri Sözleşmeye Taraf Devletlerin ilk öğretimi herkes için zorunlu ve parasız hale getirme yükümlülüğüdür. Buradaki yükümlülük sadece kanunu çıkartmakla bitmez çünkü yine Sözleşmenin bir başka maddesine göre Taraf Devletler Sözleşmenin toplumda bilinmesi ve uygulanmasını sağlamakla da yükümlü kılınmışlardır. Peki, nasıl oluyor da kanun mevcut olmasına rağmen okulluluk oranı %100 olamıyor ve parasız eğitim için yurttaşlardan haldır haldır eğitime katkı paraları toplanıyor. Devletin yetmediği yerde elimizi cebimize mutlaka atacağız ama Devlet yetmek için bir çaba sarfediyor mu? Paralar toplanıyor ve Devlet bu paralarla derslikler yapıyor. Parasını saydığımız bu dersliklerde okutulanlara inanılmaz muhalifim. Müfredat belli ve karşıyım ama müfredatı uygulayanlardan çok daha şikayetçiyim. Bu şikayetimin de dayanağı yine Sözleşmeden kaynaklı. Sözleşmenin 29. maddesi eğitimde standartlar olması ve uygulanan eğitimin; çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin mümkün olduğunca çok geliştirilmesini, çocuğun insan haklarına ve temel özgürlüklere, çevreye saygılı olarak yetişmesini, çocuğun sahip olduğu ulusal değerlere saygılı yetişmesinin hedeflenmesini hükme bağlamaktadır.
Hepimiz elimizi vicdanımıza koyalım, bunun için aydın olmaya gerek yok, okullarımızdan mezun çocuklarımız Sözleşmenin tariflediği şekilde gelişimleri ve bilgi düzeyleri tam olarak yetişmiş olmuyorlar. Aksine okullarda çocuklarımıza “Sayın Öcalan’cı” öğretmenler dayatma eğitimi uygulamaktalar ve yine aksine okullarda mescitler açılmakta ve yöneticiler çocuklara teneffüslerde namaz kıldırmaktadırlar. Çocuklara yönelik bir zorlama yoktur belki ama beyin yıkama mevcuttur. Al birini vur öbürüne...
İstanbul Milli Eğitim Müdürü’nün Bağcılar’daki bir lisede tespit edilen, adamı dinden imandan edecek nitelikteki mescit için yaptığı anlaşılmaz yorumlara kızgınım. İsteyen çocuk namazını kılar, din özgürlüğü var dedi cahil kişi. Peki ailenin bundan neden haberi yok? Çocuk, en kıymetli değeri olan anne-babasına - ki okul en önce bunu öğretmeli çocuğa - nasıl kısa kol giydin yanacaksın gibi çıkışlar yapabiliyor. Din öğretisi bu mudur? Ben kapandım cennetlikim, sen açıldın yanacaksın bilinciyle yetişen bir çocuk var karşımızda. Mesele sadece okulda namaz kılınması değildir. Çocuk ailesine karşı çıkar, yargılar hale getirilmiştir. Bu doğru bir eğitim midir? Bu, ödediğimiz vergilerin dışında beş beş parasını ayrıca saydığımız eğitimden beklentimiz midir? Eğitim Müdürünün, “yer temiz olursa insan istediği yerde namaz kılabilir” lafından hiç etkilenmedim, çok sığ ve kişiliksizdi. Hem okulda mescit olmaması gerektiğinin bal gibi farkında hem de mensubu olduğu partiyi, özellikle Başbakanı ve oy verenlerini küstürmemeli. Balıklar gibi oynak, vıcık vıcık kaygan... Böyle önemli bir mevkiyi dolduracak adam mı bu şimdi.
Hatırlatmak isterim, eğitimde çağdaş standartlar benimsenmeli ve aykırı durumlar tespit edilmelidir. Sözkonusu çocuk olunca geri dönüş yok. Kendi dilini herkes kullansın tabii ne sakıncası var ama kendi dilini kullanırken edilen laflar ulusal çıkarlara karşı olmayacak. Herkes istediği dini seçsin ve ritüellerini uygulasın ama evinde/ibadethanede. Bir de dönüp aileye sormak, bilgilendirmek gerekmez mi? Aileler çocuklarına sahip çıkmadıkları için hep suçlanırlar ama okullar hak bayram yerler midir?
Bağcılardaki bu lisenin tüm çalışanları kamu personelidir. Çocukların, okullarında namaz kıldıklarını ve beyinlerinin yıkandığını hiç görmediler mi? Suçu ihbar etmemenin iki yıl hapis cezası olduğunu bilmiyorlar mı? İl Milli Eğitim Müdürü bilmiyor. Bu eğitimciler bu suçtan yargılanmayacaklardır eminim. Balık baştan kokar.
Bu Devletin eğitim politikasına inanmıyorum ve BU eğitime katkı sağlamaya devam edecekleri kınıyorum çünkü, okullarda çocuklarımız Sözleşmenin tariflediği standartlarda eğitim almadıkları gibi yöneticilerin dünya ve dünya dışı görüşlerine göre yetiştiriliyorlar.
Okullarımızda demokrasi istiyorum.
Diktacı eğitimcilere, şiddet uygulayan eğitimcilere, çocuk sevmeyen eğitimcilere tümden kızgınım.
Vıcık vıcık insan sevmem... Adam dediğin biraz kalıplı olmalı, bulunduğu mevkiye yakışmalı.

Yorumlar