“Güneydoğu'da korkutan gelişme!” v Gecikmiş Korku


Haberin başlığı pat diye ekranda göründü. İrkildim, yeni bir bela sandım... Bağlantıya tıklayamadım bir müddet.

Yeni değilmiş bela, hani şu bizim korkmadığımız, Dünya’da yılda 1.8 milyon kişinin yaşamına mal olan AIDS... Sadece 2007 yılında 330.000 çocuğu öldüren AIDS.  

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kemal Çelen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Sağlık Bakanlığı verilerine göre 5 yıl önce Türkiye’de 2 bin vaka varken, bugünkü vaka sayısının 5 bine yükseldiğini” ve “Türkiye’de olduğu gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesinde de AIDS vakalarında artış yaşandığını” bildirmiş.

Türkiye’de ilk olguya 1985 yılında rastlandığına göre 2006-2011 yılları arasındaki artış hızı korkutucu. Sayılar bize çarpan etkisinin hızı katlayacağını gösteriyor. Bu hızla gidersek...

Ancak, AIDS artış hızından çok ortaya çıkış, yoksa ortaya çıkamayış mı demeliyim, şekline odaklanmalıyız.

Haberde, hastaların HIV virüsünü taşıdıklarını tesadüfen öğrendikleri yazılı. Hastaların genellikle kan vermenin ardından yapılan tespit ya da şüpheli cinsel ilişkiden sonra kuşku ile kendilerine geldiklerini belirtmiş Dr. Çelen.

Hastalığın 10 yıllık bir kuluçka süresine sahip olduğundan da bahsedecek olursak, Sağlık Bakanlığı verilerinin gerçek tabloyu yansıtmadığı, sadece buzdağının tepesinin ucuna tekabül ettiği ortada.

Aklımız sonradan gelir bir milletiz, yıllardan beri AIDS’i görmemezlikten gelmeyi tercih ederiz. Ama bir sabah kalktığımızda Türkiye’de AIDS hastası sayısının vahim olduğunu okuyacağız. Dünya’da böyle olmuş, bizde de aynısı yaşanacaktır.

AIDS’in ilk safhalarda tedavi edilebilir kronik bir hastalık olduğunu biliyoruz ama yaşam kalitesini düşürmesinin yanı sıra ileri evrede vücudun savunma sistemini zarara uğrattığı ve ölümcül olduğu da bir gerçek.

Hala korkmasak da olur diyorsanız, işin sosyal boyutundan bahsedebiliriz.

Çok iyi biliyoruz ki AIDS hastaları sosyal dışlanırlar, kazançsız, eğitimsiz bırakılırlar...

Ölmeden mezara sokulurlar, ayıplanırlar...

Toplumsal, psikolojik ve hukuksal boyutları vardır, hastalık çoğunlukla gizlenir...

Hastalığın gizlenmesi çarpan etkisini arttırır.

Geçmişte, HIV/AIDS’li çocukların okula alınmadıkları, tanınmamak için isimlerini değiştirdikleri, illerini değiştirdikleri gerçektir.

Vizesiz seyahat ettiğimiz ülke sayısı arttıkça sevinmekle birlikte AIDS hastalığının pandemik olduğu, seviyesinin yüksek olduğu gerçeği gözardı edilmemelidir.

Devlet’in konuyla ilgili tıbbi, sosyal ve eğitim politikalarının sesini pek duyamasak da ayak sesleri giderek yükselen AIDS’ten bir an önce korkmaya başlamamız gerektiği ortada.

Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Yorumlar