Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Uluslararası Sempozyumu “Çocukların Madde Bağımlılığından Korunması” Sonuç Bildirgesine Katkı

Ve bir zamandır, çocukların 23 Nisan kutlamalarına yetişkinler de katılmaya başladı...

Perspektifleri farklıdır. Çocuklar 23 Nisan’ı kutlamak istedikçe onlara pek de kutlayacakları birşey olmadığını ispat etmek üzere biz yetişkinler yarışmaya başladık. Çocuk hakları meselelerine dikkat çekmek adına, Nisan ayının, gerek sivil toplumu gerekse çocuk hizmetinde olan kamu kesimini cezbetmiş olması iyidir.

Üç yıldan beri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü, TBMM Başkanlığı himayesinde bir sempozyum düzenliyor.

Risk Altında ve Korunması Gereken Çocuklar Uluslararası Sempozyumunun sloganı, “Dünya Çocuklarının Mutlu Geleceği”. 2009 yılında “Suça Sürüklenmiş ve Kanunla İhtilafa Düşmüş Çocuklar” ve 2010 yılında “Güvenli Okul - Güvenli Çevre” temaları ele alınmış. Bu yıl 20-22 Nisan 2011 tarihlerinde yine Ankara'da yapılması kararlaştırılan Sempozyumun teması “Çocukların Madde Bağımlılığından Korunması”.
 
Madde kullanımı ile ilgili ayrıca çok hüzünlü bir Can hikayem olduğu için Sempozyum’da sunulacak bildirilerin içeriğini ezberleyeli yıllar oldu. Siz daha ezberlemediniz mi? Hani, çocuklar şu sebepten, şu kadar adet, mevcut kanunlar ve dahi staratejiler nedeniyle, şu açıdan, bu yaklaşımla, şöyle şöyle, böyle böyle...

Bu Sempozyum, çocuk mesleğinde (!) yeni yetişmekte olan gençlerin eğitimleri ve hizmet-içi eğitimlerine büyük katkıdır elbette. İşletmeye dair olmadığı, olamayacağı aşikardır. Ama Sempozyumu önemseme nedenim bu değil.

Sempozyum çok önemli çünkü “Madde kullanımı bir gençlik sorunu mudur? Yoo, münferit olaydır!!!” diyenlerin aklını başına getirme gibi bir katkısı olamayacaksa da tedaviye bütçe ayrılması için belki baskı yaratabilir. Bu nedenle özellikle basının bu Sempozyumu dillendirmesi dileğimdir.

Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi Madde 33’e sırtımı dayayarak, bu çok önemli toplumsal ihtilafda, madde bağımlılarının, davranış bozukluğu bulunan, ilgisiz, sevgisiz aile çocukları birer suçlu değil de Devlet’in tüm olanaklarıyla baş edemediği uluslararası organize suç mağduru oldukları en kısa zamanda kabul görsün umudumla ve sonuç bildirgesine şimdiden katkım olsun diyerek;

Tartışma:

Madde bağımlılığına arz talep ilişkisi olarak bakmak yanıltıcıdır. Talep olmazsa, arz da yok olur basit denklemiyle konuya yaklaşmak çocukların madde bağımlılığından korunması başlığı altında yeterince işlevsel değildir, iyi niyetten öteye gitmez. Arz, bilinçli ailelerin ve çocukların bile baş edebileceğinden çok daha organize ve agresiftir.

Kurbanların, içinde bulundukları olumsuz faktörler ve psikiyatrik etiketler nedeniyle, kendi istekleri ve ailelerin ihmali neticesinde maddeye ulaştıklarına dair yaklaşım bayattır. Mağdurları (kurban ve ailesi) utandırmaktan ve toplum dışına itmekten başka bir işe yaramaz.

Organize suçun bireylere yönelik türlü tuzaklarla farklı madde taleplerini toplumun her katmanında oluşturduğu ve kurbanların zaman içerisinde kendileri bizzat satış ağına dahil olarak talebin artmasına katkıda bulundukları, kısır döngü oluşturdukları unutulmamalıdır.

Diğer taraftan, madde arzının söndürülmesinde, doğrudan polisiye müdahalelerinin de mal piyasasında enflasyona (fiyat artışına) sebep verdiği, bununla beraber koruyucu olmaktan uzak fakat kurbanı ileri mağdur edici, suça itici ortamlar yarattığı aşikardır.

Bu noktada, çocukların madde bağımlılığından korunması adına, talebe karşı verilecek tepki veya suçun önlenmesi gibi genelde küçük, yerelde belki büyük adımların yanısıra ve öncelikle kurbanların disiplin edilmesi önem kazanmaktadır.

Kurbanlara sunulacak etkili tedavi, bakım ve koruma, arza karşı verilecek tepkinin dayanağını oluşturacak niteliğe ve niceliğe kavuşturulmalıdır.

Türkiye’de madde bağımlılarının tedavi giderleri genel sağlık sigortası kapsamındadır. Ancak, yataklı tedavi sonrası daha uzun sürede yapılması gereken rehabilitasyon tedavisi genel sağlık sigortası dışında tutulmuştur.

Öneriler:

Madde bağımlılığı tedavisine ulaşım kolaylaştırılmalı, eşit ve mümkün kılınmalıdır.

Ücretsiz olan yataklı tedavi sonrası daha uzun sürede yapılması gereken rehabilitasyon tedavisi de genel sağlık sigortası kapsamına alınmalıdır.

Madde bağımlılığı tedavisinin özendirilmesini de içerecek kurban bakımı ve destek merkezlerinin kurulması ve yaygınlaştırılması gereklidir.

Kurbanların maddeye erişimden, tedavi olanların maddeye yeniden erişimden korunmaları ve suça itilmelerini önlemek için haritalandırılmaları ve izlenmeleri önemlidir.


                                              


Yasal Dayanak:

Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi

Madde 33 - Taraf Devletler, çocukların uluslararası anlaşmalarda tanımladığı biçimde uyuşturucu ve psikotrop maddelerin yasadışı kullanımına karşı korunması ve çocukların bu tür maddelerin yasadışı üretimi ve kaçakçılığı alanında kullanılmasını önlemek amacıyla, yasal, sosyal ve eğitsel niteliktekiler de dahil olmak üzere, her türlü uygun önlemleri alırlar.


Güncel:

TUBİM 2010 Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre;

2009 yılında alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezlerine ayaktan tedavi için başvuran toplam hasta sayısı 107.178’dir. Yatarak tedavi edilen hasta sayısı ise 2.594’tür.

Tedavi görenlerin yaş ortalaması 28,61 olarak bulunmuştur. En küçük kişinin yaşı 11, en büyük kişinin yaşı 65’tir.

Yatarak tedavi gören çocukların (11-19 yaş aralığı) sayısı 461’dir. Bunlardan 15 yaş altı çocuk sayısı 21’dir.

15 yaş altı çocukların; 9’u kadın, 17’si erkek, 1’inin cinsiyeti bilinmiyor.

15-19 yaş arası çocuklarda ise cinsiyete göre dağılım; 49 kadın, 381 erkek, 4 cinsiyeti bilinmiyor şeklindedir.

Madde bağımlılığı tedavisi Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve özel sektöre bağlı toplam 20 tedavi merkezinde 509 yatak ve 259 personel ile yürütülmektedir (Aralık 2009 itibariyle).


AB Uyuşturucu Ajansı (EMCDDA) 2010 Raporuna göre;

AB ülkelerinde yılda 1 milyondan fazla uyuşturucu kullanıcısı tedavi görmektedir ancak, nitelik ve nicelik açılarından büyük sorunlar hala mevcuttur.

Özellikle eroin mücadelesinde, yaşanan ekonomik kriz nedeni ile ülkelerin tedavi bütçelerinde ciddi düşüşler gözlenmektedir.

Zorlayıcı tedaviye kabul kriterleri, tedaviye erişimde ciddi engeller oluşturmaktadır.

Yaklaşık 670 000 Avrupa’lı eroin ikame tedavisi görmektedir.


Kaynak gösterimi:  www.0-18.org

Yorumlar