Türkiye 2010 Yılı İlerleme Raporu

Avrupa Komisyonu, 09 Kasım 2010 tarihli “Türkiye 2010 Yılı İlerleme Raporu’nu yayınladı. İçeriğini hüzünle okudum. özellikle çocukla ilgili olan bölümler canımı sıktı.

Biz yazıyoruz, muhalefet ediyoruz ama başkaları söyleyince içimiz daha bir kan ağlıyor. Yine de Komisyonun bilgilere ulaşımının Türkiye Sivil Toplum Örgütleri ve basın olması aklımızda dursun.

Rapordan doğrudan çocukla ilgili alıntılar;

Eylül ayında yapılan referandumda, %58 oranında oy çokluğuyla ve yüksek katılım oranıyla (%73) kadın, çocuk ve yaşlılara yönelik pozitif ayrımcılık önlemlerine olanak sağlanmıştır.

Adalet Bakanlığı, çocuk  ıslahevlerinin inşaatına başlamıştır. Öte yandan, duruşma öncesi tutukluluk halinde olanların oranının yüksek olması hala önemli bir sorundur. Türkiye’de tutuklu bulunanların yarısına yakını ya duruşmalarını ya da davalarında nihaî kararı beklemektedir. Durum,  ıslahevlerinde bulunan çocuklar için daha da endişe vericidir. Bunların yalnızca %12’si mahkûm olup, kalanı duruşmalarını beklemektedir.

Çocuk  ıslahevlerinin sayısı yetersizdir. Çocuklar bütün hapishanelerde yetişkinlerden tam anlamıyla ayrılmamaktadır. Bu tespit, özellikle genelde kadınlarla birlikte hapsedilen kız çocukları için geçerlidir.

İlköğretimde cinsiyetler arasındaki dengesizlik azalmaya başlamış ve ulusal düzeyde neredeyse kapanmıştır. Kırsal alanlarda kızların kaydının teşviki ve okulu bırakma olaylarının önüne geçilmesiyle bu durum sürdürülmelidir.

Yatılı ilköğretim okullarındaki çocukların, özellikle kız çocuklarının durumuna okulu bırakmalarını önlemek ve eğitim kalitesini yükseltmek için ihtimam gösterilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kurumlarda reşit olmayanların, özellikle kız çocuklarının, güvenliği kaygı uyandırmaktadır ve bu konu basında tartışılmıştır.

Orta öğretim ve diğer eğitim kademelerindeki cinsiyet eşitsizliği sürmektedir.

Okul kitapları halen kadınların rol ve statülerine ilişkin önyargılar içermektedir.

Töre cinayetlerinde artış olduğuna dair kanıt mevcuttur. Kadınlar için sığınma evlerinin sayısı 22 ile diğer önleyici ve koruyucu hizmetler sınırlı kalmaktadır. Sığınma evleri ve belediyelerin yürüttüğü faaliyetlere ilişkin etkili devlet denetimi mevcut değildir. Kuruluşlar arasında işbirliğinin kuvvetlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Kolluk kuvvetlerinin ve kamu kurumlarının, özellikle kadına yönelik  şiddet alanında eğitimlerinin sürdürülmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Erken ve zorla yaptırılan evlilikler ciddi sorunlar olmaya devam etmektedir. Bu tip evlilikler üreme sağlığı risklerine ve aile içi istismara yol açabilmektedir. Gerçekleşen bu tip evlilikler hakkında güvenilir rakamlar mevcut değildir. Kadın örgütleri, merkezi ve yerel düzeyde ilgili kamu kuruluşlarıyla olan diyalog ve işbirliğinde gerileme olduğunu bildirmiştir.

4-5 yaş arasındaki çocuklar için okul öncesi eğitime kayıt oranı 2008-2009’da %33’ten 2009-2010’da yüzde 39’a yükselmiştir.  İlköğretime kayıt oranları (1. - 8. sınıflar) kız ve erkek öğrenciler için artmış ve ulusal düzeyde ilköğretimde cinsiyetlerarası fark neredeyse kapanmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı, okuldan ayrılma riski bulunan çocuklar için erken uyarı sistemi geliştirmiştir. Orta öğretimde (9. – 12. sınıflar), 2008-2009 için %59 olan net kayıt oranı 2009- 2010’da % 65’e yükselmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde Dezavantajlı Gruplar Daire Başkanlığı kurulmuştur. Dairenin görevlerinden biri çocuk işçiliğiyle mücadele eden kuruluşların aldığı tedbirlerin eşgüdümünü sağlamaktır.

Meclis Çocuk Hakları İzleme Komitesi daha aktif hale gelmiştir. Bu meyanda, çocukların Komisyon üyeleriyle görüşlerini paylaşabilecekleri interaktif bir internet sitesi kurulmuştur. Her mesaj değerlendirilmekte ve cevaplanmaktadır. Ancak, Komite halen gayrı resmidir ve önerilen tüm mevzuatın çocuk haklarına uygunluğunun incelenmesinden sorumlu değildir.

Kayıp çocuklar ve çocukların mağdur olduğu diğer davalar için meclis araştırma komitesi kurulmuştur. Komitenin raporunun Parlamentoda 2010 yılı içerisinde tartışılması beklenmektedir.

Çocuklar için daha iyi eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin sağlanmasını da içeren, mevsimlik göçmen tarım işçileri ile ailelerinin durumlarının iyileştirilmesi amacıyla Başbakanlık genelgesi yayımlanmıştır.

Çocuk adaleti konusunda, Terörle Mücadele Kanununda ve bazı kanunlarda değişiklik yapan Temmuz 2010 tarihli kanun, teröre ilişkin suç işlemekle itham edilen çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmalarını sağlamaktadır Bu yasa, benzer suçların yetişkinlerle beraber işlenmesi durumunda dahi geçerlidir. Ayrıca, terör örgütü propagandası yapmaktan veya toplantı ve gösteriler sırasında güvenlik güçlerine direnmekten mahkûm olan çocuklar bundan böyle terör örgütü üyesi olmaktan hüküm giyemeyeceklerdir. Genel olarak, bu yasa Terörle Mücadele Yasasında yer verilen bazı ağırlaştırıcı durumların çocuklar için uygulanmamasını sağlamaktadır. Uygulamada, bu durumun toplantı ve gösterilere katılan çocuklara verilen hapis cezalarını önemli ölçüde azaltması beklenmektedir. Son olarak; yasayla, çocuk mahkemelerine kararın açıklanmasını erteleme, hapis cezasını diğer bir yaptırıma dönüştürme veya teröre ilişkin suçlar için verilen hükümlerin ertelenmesi kararını alma imkânı vermektedir.

Yeni olmasına rağmen,  şartlı tahliye sistemi her ilde kurulmuş ve psikologlar ile sosyal hizmet çalışanları atanmıştır. 17 Eylül 2010 tarihi itibariyle şartlı tahliye edilmiş 6.233 çocuk bulunmaktadır.

Ancak, 200.000’e yakın çocuk – özellikle doğu ve güneydoğu illerindeki kız çocukları – halen okula devam etmemektedir. Orta öğretime devam konusunda coğrafi farklılıklar vardır. Ayrıca; erkek çocuklar için %68, kız çocukları için % 62 olan okula net kayıt oranıyla, cinsiyetler arasında önemli dengesizlik mevcuttur.

Eğitim kurumlarında  şiddetle mücadele stratejisinin uygulanması kısıtlı kalmakta ve takip gerektirmektedir. Çocuk evleri ve yatılı okullardaki bazı şiddet ve istismar vakaları basın organlarında kapsamlı olarak yeralmış ve kamuoyunda eleştirilmiştir. Çocuklara yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edebilmek için, ilgili kurumların taahhüt ve eşgüdümüne ihtiyaç duyulmaktadır.

Çocuk işçiliğinin önlenmesinde kısıtlı ilerleme kaydedilmiştir. Mevcut durumda etkili hiçbir izleme sistemi bulunmamaktadır.

15 yaş altındaki çocuklar arasında yoksulluk ortanı % 24,4’e düşmüştür. Ancak, bu oran halen genel yoksulluk oranından % 7,3 daha yüksektir. Kırsal bölgelerde, bu oran % 44,9’a çıkabilmektedir. Kırsal bölgelerdeki çocuklar arasında görülen yoksullukla mücadele için özel tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) tarafından sağlanan hizmetlerin yeniden yapılandırılması çabalarına ilişkin olarak öz ve manevi ebeveynlere yönelik danışmanlık, rehberlik ve mali desteğin arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. SHÇEK’in idari kapasitesi kısıtlı kalmaktadır.

2008 yılı nüfus ve sağlık araştırması 5 yaşın altındaki çocukların % 6’sının kayıtlı olmadığını göstermiştir. Bu oran, doğu bölgelerinde % 11’e yükselmektedir.

Çocuk haklarına ilişkin belli başlı uluslararası hukuki belgelere ilişkin çekincelerin kaldırılmasına yönelik hiçbir ilerleme olmamıştır

Çocuklar, halen çoğunlukla, çocuklar (veya çocuklar ve gençler) için yapılmamış hapishaneler ve gözaltı merkezlerinde tutulmaktadırlar. Çocukların gözaltına alındığı birçok kuruluşta, vasıfsız personel oranı yüksektir.

Çocuk Koruma Kanunu 81 ilde çocuk mahkemesi kurulmasını gerektirmektedir. Eylül 2010 itibariyle, yalnızca 30 ilde 95 adet bu tür mahkeme kurulmuş olup, bu mahkemelerin yalnızca 72’si faaliyettedir.

Sonuç olarak, çocuk hakları, çocuk adaleti ve ilköğretimde toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ilişkin hukuki çerçevede gelişme olmuştur. Ancak, eğitim, çocuk işçiliği, sağlık, çocuk adaleti, idari kapasite ve eşgüdümü içeren tüm alanlarda uygulamaya ilişkin çabaların güçlendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Zihin sağlığı hastaları için bakım koşulları, bir endişe sebebi olmaya devam etmektedir.

Uygulamada, anadilleri Türkçe olmayan çocuklar gerek özel gerek devlet okullarında anadillerini öğrenememektedirler.

UNICEF, sığınmacıların çocuklarının sağlık ve eğitim haklarının korunmasına yönelik bazı çabaların sarfedildiğini belirtmiştir. Bununla birlikte, mülteciler ve sığınmacılarla ilgili kapsamlı bir yasal çerçevenin bulunmaması, bu kişilerin çocukları için hizmet sağlanmasının önünü kesmektedir. Mali, dil
kaynaklı, bürokratik engeller ile talep yetersizliğinden dolayı, sığınmacı ve mülteci çocuklarından 7 ile 14 yaş arasında bulunanların yalnızca dörtte biri düzenli olarak okula devam etmektedir. Refakatsiz sığınmacı çocuklar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun (SHÇEK) bakım hizmet lerinden yararlanmaktadır. Refakatsiz sığınmacı çocuklarının ailelerinin yerlerinin belirlenmesine dair çalışmalar BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) ve Türk Kızılayı tarafından yürütülmektedir.

Kalkınma Planı’nın (2007-2013) önemli öğelerinden biri olan eğitim reformu programı yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu program, eğitimin talebi karşılayabilirliğini artırmak ve eğitim sistemini geliştirmek olmak üzere, eğitim, modernizasyon ve reform alanında iki önemli öncelik ortaya koymaktadır. 2010 yılında sorunlar belirginliğini sürdürmektedir. Bazı ilerlemelere ve en üst seviyedeki öğrencilerin gösterdiği yüksek performansa rağmen, Türk öğrencilerin büyük çoğunluğu temel beceriler ve problem çözme alanlarında en düşük yeterlilik seviyesindedirler.

Yükseköğretime katılım, uluslararası standartlara göre halen düşük seviyede seyretmektedir. 2006 yılında okul çağındaki çocukların % 10’u ilköğretimi tamamlayamazken bu oran günümüzde %1,5’e gerilemiştir. 20-24 yaş arası gençlerin ortalama % 44’ü üniversiteye gitmekte olup, bu oran 2006 ya göre 8 puan daha yüksektir. Sonuç olarak, eğitim harcamalarındaki artış ve reformların belirgin pozitif etkilerine rağmen bu alanda önemli sorunlar mevcudiyetini sürdürmektedir.

Sosyal içerme konusunda çok sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Anayasa’da yapılan bir değişiklik, çocuklar, yaşlılar ve engelliler içim pozitif ayrımcılığı mümkün kılmaktadır. Türkiye, yoksulluğu ele alan kapsamlı bir politika çerçevesine sahip değildir. Yoksulluk riski altındaki nüfusun yüzdesi yüksek kalmakta ve çocuklar orantısız bir yoksulluk riskiyle karşılaşmaya devam etmektedirler.

Yorumlar