Hukukun Üstünlüğü: Serbest Rüzgarlar

17 Mart 2008


Çocuk hakları açısından bakıldığında hukukun üstünlüğünün toplumun her katmanı tarafından içselleştirildiği bir ortam ancak çocuklara haklarından azami derecede faydalanma fırsatı sunacaktır. Ama tabii ki birşeyi içselleştirmeden önce ne olduğunu iyice öğrenmek gerekir.

Hukukun üstün olduğunu içselleştirmek için önce adalet ve kanun kavramlarını çok iyi öğrenmeliyiz. Adım adım gitmekte fayda var çünkü yazılanlar ve konuşulanlardan anladığım kadarıyla aydınımız, akademisyenimiz hep AB Meclisin %50’den fazlasının iradesine sahip partilerin nasıl olup da kapatılabildiğini, demokrasiyi nasıl zedelediğimizi bize sorar telaşı içindeler.

Adalet nedir? Adalet herkesin gönlünde kendi menfaatine yatan aslandır. Aslanın büyüklüğü ya da ihtişamı bireyin ego seviyesine bağlıdır. Hep bana rab bena da bu niyetin duasıdır. Kanun ise insanların egosuna bağlı olarak değişkenlik gösteren adalet kavramını tek tipliğe indiren standarttır. İşletmeci kendi adalet duygularına göre değil kanunlara/sözleşmelere göre oluşumu işletir. Bu durumda, sıklıkla başkalarının hataları, adil olmamakla birlikte, kanunları, sözleşmeleri okumayı iyi biliyorsanız sizin lehinize işletilir. Bir parantez açarak belirteyim, Çocuk Hakları üzerine çalışan uzmanlar ve kart hamili yakını diğer ilgisiz meslek elemanları herşeyden önce Çocuk Hakları Sözleşmesini çok iyi okumayı bilmelidirler. Yani Sözleşmeyi en az bir kere okumuş olmak yetersizdir ama destekçileri kaybetmeyelim diye hiç değilse bir kere okumuş olmakla yetinelim. Ancak ondan sonra herkes ahkamcı olabilir. Yoksa sosyalleşme sevdasıyla biraraya gelmiş kendinden uzman kişilerden oluşmuş sosyal yardım kuruluşlarına benzerler.

Aynı durum AK Partinin kapatılması konusunda da sözkonusudur. AB ne der, demokrasiye leke sürülür, siyasi kriz olur söylemleri de aydınların bireysel adalet duygularından kaynaklanmaktadır. Meclisin yarısından fazlasına sahip iki parti kapatılırsa rezil oluruz diyenler olduğu kadar bu memlekette cinsel tacize uğrayan aslen mağdur çocukların rezil olmasından korkup konuyu örtbas etmek isteyenler de var. Sanırım korku burada sadece çocuğun rezil olması değil, ailenin hatta okulun adının kötüye çıkmasıdır. AK Parti de sosyalleşmek, iletişimde bulunmak amacıyla biraraya gelmiş ve zamanla yandaş toplamış mahalleli kadınların çabalarıyla, belli bir starateji ile yükseltilmiştir. Yani, sosyalleşme sevdasıyla biraraya gelmiş kendinden uzman kişilerden oluşmuş bir sosyal yardım kuruluşu profiline sahiptir. İcraatleri Başbakan kendi adalet duygusuna göre yürütür. Bu yüzdendir bağımlı arılarla uyuşturucu kullanan çocukları tespit etme komedisine muhatap olmamız.

Şimdi ne yapacağız? Rezil olmayalım, aman kol kırılsın yen içinde kalsıncılık mı oynayacağız yoksa hukukun üstünlüğüne inanıp işlenmekte olan suçu cezalandıracak mıyız. Hükümlerine uyulmayacaksa kanunları, sözleşmeleri yapmış olmanın ne anlamı var.

Başbakan sıklıkla kendisinin ve cemaatinin adalet duygularını kanunlara, zorlamayla ucundan bile olsa, oturtarak AB’ye ve dünyaya memleketi şikayet etmiş ve bundan hiç yüksünmemiş, en kral müzakereci olduğunu ibreti aleme ilan etmiştir. Kendisi aynı hassasiyeti Çocuk Hakları Sözleşmesini okurken göstermemiştir. Eh olmazsa olmaz şekilde devlet bakanı da aynı pozisyonu almıştır. Sözleşmenin iç hukuk normlarına yansıtılması kolay olmuştur. Doğru konuşalım üç-beş kural dışında kanunlar hiç de fena değildir. Yaz kızım katip yazmıştır ama uygulamaya gelindiğinde sistemde çöküntü olduğu, sözleşmenin çocuk yararına işletilemediği aşikardır.

İster inanın ister inanmayın, bu memlekette çocuk istismarının tüh kaka bir şey olduğunu bilip de ilimizin adı kötüye çıkmasın, kötü reklamımız olmasın diye verileri çarpık okuyan, veri olmayan ortamda herşeyi süt liman zikreden çocuk hizmetinde çalışan uzmanlarımız var.

Eh o duymasın ayıp olur, AB duymasın ayıp olur mu yapacağız yoksa AK Partiyi laiklik karşıtı propoganda yaptığı için yargılayacak mıyız? Propoganda ile düşünce özgürlüğünü ayırt etme yeteneğine sahip kaç uzmanımız var acaba, meraktayım. Yargılamanın neresi garip, suç varsa cezalandırılmasının neresi demokrasiye kara lekedir. Kanunların uygulanmaması garip olurdu. Biz değil miyiz Çocuk Hakları Sözleşmesinin uygulanmasında problem var diye bağırıp, talep eden.

Konuyu basitleştirelim ve şöyle bitirelim. Hukukun üstün olduğuna inanacak mıyız yoksa adalet duygumuzun bizi götürdüğü yerlere mi uzanacağız? Unutmayalım ki şu an bizi hazdan haza sürükleyen serbest rüzgarlar risklidir. Hele ki aynı anda ikiden fazla rüzgarı idare etmeye çalışmak, salaklıkla eş değerdir. Kayıpları çok büyük olur, olmuştur. Anlayana…
http://www.0-18.org

Yorumlar