Demokratik Ortamda Seçim Bizim

26 Kasım 2006

Türkiye’de kavramlar ve değerler tartışılıyor. Bu iyi ama tartışılan kavramların neler olduklarına dikkat etmek gerek. Laiklik halen tartışılırken, ortada “Türkiye Laikdir, Laik Kalacak “ sloganları atanlar çoğaldı. Gerek var ki slogan doğmuştur. Bu slogandan rahatsızlık duyanlar var ve sürekli her fırsatı değerlendirip söylemlerini kamuya taşıyorlar. Rahatsızlık duyulduğu kesindir ve ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Etrafa saçılan kıvılcımlar bellidir: Zorunlu din dersi eğitiminden çocuğunu Alevi olduğu gerekçesiyle muaf tutabilmek için dava açması gereken ve kazanan bir babadan iyi kıvılcım mı olur?
Daha iyi bir kıvılcım oldu. Taksim meydanı nelere şahit olmuştur ama Kadından Sorumlu Devlet Bakanı ve/veya birlikte Taksim’e geldiği ekibi tarafından, o sırada Şapka Kanununun yıldönümünü kutlamaya gelmiş olan bir grup kadına “ne komik” diye hitap edilmesi Taksim’in onca bilinçsiz makyaja rağmen değişmeyen çehresini bile karartmıştır. Bundan daha iyi kıvılcım mı olur? Eminim olacaktır. Şimdilik en gafı bu. Yine de bir başka kıvılcımdan bahsedebiliriz. Nimet Çubukçu bir gazetenin tesettürlü yazarına verdiği demeçte her kadın oluşumuna konumu gereği aynı mesafede durması gerektiğini ancak belli partinin belli ideolojisinden gelmesi sebebiyle bazı tutumlarında kendi ideolojisinin etkin olduğunu çok net beyan etmiş. Fütursuzuz yani... Taksim’de de önceki gün “Türkiye Laikdir, Laik Kalacak” sloganlarından rahatsız olduğunu kameralardan alem gördü ve tepkisini refahlarından sorumlu olduğu kadınları azarlayarak dile getirdi.
Bakanın derdi başkadır. Devletin sorumluluğu olan kadına karşı şiddeti yani suçu önleme, mağdurları rehabilite etme, kadın sığınma evleri açma gibi görevlerini sivil topluma memnunlukla ihale eder ancak sivil toplumun konuşmasına dayanamaz.
İşte size Bakan’dan başka bir kıvılcım daha: Formatı önceden hazırlanmış bir televizyon programında kendisine belli bir güdümle soru yönelten spikere aşiret reisleriyle töre cinayetlerini konuştuğunu, bu kendinden ve Bakandan reis kişilerin bile töreye dur çağrısı yapamayacaklarını, bunun reislerin otoritesini sarsacağını, o zavallı reislerin de pek bir yaptırımlarının olmadığını, her türlü kabahatin yurttaşta olduğunu çok açık, şaibeden son derece uzak söyleme cesaretinde bulunmuş öncelikle bir kadın bireydir. Bu birey; Cumhuriyet, demokrasi, hukuk devleti nedir çok iyi bilecek eğitime sahip olması beklenen bir yurttaştır. Dolayısıyla tutumları kendisinin laikliğe inanmadığı yönündedir. Bilinçsiz diyemeyiz, üst düzey yönetici. Buradaki kıvılcım biraz daha parlak. Çubukçu, büyük üzüntüyle, törelerin dini kuralların önüne geçtiği söyleminin de sahibidir. Başbakan da daha sonra bu tür bir söylemde bulunmuştur. İdeoloji bellidir.
Şimdi benim taleplerim:
Burası bir hukuk devletidir ve öyle kalacaktır. Laikiz, laik de kalacağız.
Memlekette töre çıkarları çocukları katlederken, suç dini kuralların önüne geçti denemez. Suç hukukun üstünlüğünü zedelemektedir diyeceksiniz.
PKK ile masaya oturmam derken samimiyseniz aşiret reislerinden medet ummaktan vazgeçecek, Devlet’i güçlü kılacaksınız.
Yurttaş bilinçsizdir diyemezsiniz. Bu durum sizin suçunuzdur. Yurttaşı bilinçlendirmek, suçtan caydırmak vazifenizdir. Vazifenizi yapacaksınız. Bunu yaparken sivil toplum ile işbirliği de yapacaksınız. Öğretelim; bu demokrasinin gereğidir, keyfiniz ya da ideolojiniz değildir.
Nihayet konuşmaya başlayan bilinçli kadınları meydanda susturmaya çalışırken kocaların karılarını dövmelerini, ailelerin kız çocuklarını namus gerekçesiyle katletmelerini nasıl önleyeceksiniz bilemem ama önleyeceksiniz.
Gazetelere haber olan çocuklara baktıkça mevcut kapasitenizin ve standartlarınızın karikatürlere konu olabilecek düzeyde olduğunu algılama kapasitesine sahip olacaksınız. Zaten mevcut kapasitenizin üzerinde çalıştığınızı, bunun için çocuğa yönelik şiddet olgularının ortaya çıkmasından çok korktuğunuzu, konuşulmasına bile maddi ve diğer türlü kaynak açısından tahammülünüz olmadığını itiraf edeceksiniz.
Ticari tedbirlerin 40 dakika gibi bir zamanda alınabildiği hukuk sistemimizde çocuk koruma kararlarının çıkmasının neden günler sürdüğünü araştırmışlardan öğrenecek ve alınması gereken tedbirleri uygulayacaksınız. Bu hukukun işidir, biz gece çocuğun kapısında bekledik, vazifemizi yaptık amatörlüğüne girmeyeceksiniz. Hukuk sistemini değiştirmek üzere Meclis’e kanun tasarısı önersenize.
Bu talepler böyle uzar gider. Tüm bunları ve diğerlerini yerine getirirseniz, laikliği daha sonra tartışabiliriz.
Sonuç itibarıyla; biz yurttaşız. Destek olmak da sorgulamak da vazifemiz.

Yorumlar