Çocuk Yoksulluğu

24 Eylül 2007




Çocukların sağlıklı beslenme hakkı mitolojden beri toplumlarca kabul edilmiş bir hak. ‘Beslemezsen ölür’ sıfır noktasından başlayarak günümüze kadar gelmiş bir gereklilik. İlk kez 1924 yılında yayınlanan Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’ne yazılı olarak girmişse de Roma Mitolojisi’nde Tanrıça Alemonia “henüz doğmamış çocukları besleyen”dir, Tanrıça Dea Dia “ürünün (çocuk) büyümesi ve gelişmesini sağlayan”dır. Eski Roma zamanından beri çocukların korunmaya, gelişmeye gereksinimlerinin yani haklarının olduğunun bilindiği ve aynı zamanda “henüz doğmamış” çocuklardan bahsedilmek suretiyle çocuk kavramının gebelik sürecini de içerdiğinin tariflendiği ve bu dönemde çocukların beslenme gereksinimlerinin (doğum öncesi bakım) farkında olunduğu görülmektedir. Yine Roma Mitolojisi’nde, Tanrıça Edusa’nın “küçük çocuklara beslenmeyi öğreten” olduğu da (çocuğun sağlıklı fiziksel gelişim hakkı) görülmektedir.

Tariflenişleri farklı farklı olsa da beslenme kavramı çocuğun beslenmezse ya da yanlış beslenirse ölebileceği insan aklına düştüğünden beri mevcut. İhtiyaçlar günümüzde haklar olarak anılıyor.

İhtiyaç ya da hak her ne dersek diyelim, çocuklarımızın sağlıklı beslenmeyi bir tarafa bırakalım, beslenme durumu vahim.

AB Komisyonu’nun 2006 tarihli Sosyal İçerme Belgesine istinaden faaliyet raporu hazırlayan Almanya’nın tüm nufusunun içerisinde 15 yaş ve altı çocuklarda yoksulluk oranının %15 olduğunu belirttiğini görüyoruz. Almanya tedbir olarak çocuklarının geçimini sağlamaya yetecek kadar geliri olmayan ebeveynlere çocuk primi verilmesi uygulanmasına başlamış ve 2006 Ocak ayına kadar yaklaşık 150.000 çocuğun bu desteklerden yararlandırıldığını beyan etmiştir.

Hollanda, ülkede her sekiz çocuktan birinin yoksulluk sınırında veya yoksulluk sınırının altında geliri olan ailelerde yaşadığını belirtmiş ve daha çok yeni yürürlükte olan yeni Çocuk Yetiştirme Yasası’nın erişilebilir, nitelikli çocuk yetiştirmenin güvenceye alınmasını hedeflemekte olduğunu ancak, yoksul ailelerin çocuklarının toplumsal katılım fırsatlarının artırılması (örneğin istihdam veya okulu bırakma sorunları) için konunun diğer politika tedbirlerinde de göz önüne alınması gerektiğinin anlaşıldığını ifade etmiştir.

Portekiz, diğer yaş gruplarının aksine çocuk yoksulluğunun artmakta olduğunu (yetişkin nüfusundaki oran %16 iken bu yaş grubunda %27.5) göstermiş ve yasal evlat edinme rejiminin değiştirilmesine ve çocuk işçiliği ile mücadelede katedilen iyileşmeye atıfta bulunmuştur.

Diğer ülkelerden de durum tespitler ve çözüm adımları mevcut. Avrupa Birliği çocuk yoksulluğunun giderek artmakta olduğunun farkında. Peki, biz ne kadar farkındayız?

İşte Türkiye’den manzara;

Türkiye’de, Türkiye İstatistik Kurumu 2005 verilerine göre birey gıda yoksulluk (açlık) oranı %0.87 (Kent %0.64, Kır %12.83), birey gıda ve gıda dışı yoksulluk oranı %20.50 (Kent %1.24, Kır %32.95)’dir. Buna göre Türkiye’de 623 000 (Kent 284 000, Kır 339 000) kişinin açlık yaşadığı, 14 681 000 (Kent 5 687 000, Kır 8 994 000) kişinin gıda ve gıda dışı yoksulluk yaşadığı tespit edilmiştir.

Gıda ve gıda dışı yoksulluk yaşayan bireylerin %27.71’inin (Kent %19.51, Kır %40.60) 15 yaş altı çocuklar olduğu belirtilmiştir.

Peki, hangimiz çözüm adımlarının seslerini duyuyoruz? Ben duymuyorum.

Duyabilmeyi çok istiyorum...

Farkında mıyız? Hiç sanmam, başka telaşlarımız var.

Acil farkındalık bekliyorum...

[1] POLAT Oğuz, GEZER Tanzer, Yerel Faaliyet Planı Geliştirme Rehberi: Sosyal İçerme ve Çocukların Katılım Hakkı, 2007

Yorumlar