Çocuk İstismarında Değişen Trendler

11 Ocak 2010

Dünya’da, hemen hemen her konuda değişen trendler ve bunlara gösterilen değişik toplumsal tepkiler mevcut. Eski kavramlar sözlüklerden siliniyor ve yenileri anılıyor. Biz hala ‘çocuk istismarı’ çalışırken, Dünya, istismarı ‘önlenebilir çocuk yaralanmaları’ başlığı altında konuşuyor.

Bu fark neden önemli?

İstismar kelimesi ceza gerektiren ancak infaz yasası nedeniyle cezası pek de uygulanmayan bir suçu tanımlarken, yaralanma kelimesi, tedavi, bakım, koruma, katılım (içerilme) gerektiren masraflı bir sürece işaret ediyor. Böylelikle; öncelikli alan suçun soruşturulması ve suçlunun cezalandırılması olmaktan çıkarılıp mağdura odaklanılması sağlanmış oluyor.

Türkiye daha uyuya dursun, ABD ve Avustralya gibi zeki (!) ülkeler çocuk yaralanmalarının vergi ödeyenlere getirdiği maddi külfetin peşine düştüler. Vergi kaçırmakla, çocuğu yaralamak aynı kefeye konmuş olmakla, insanların sadece vicdanları arabesk ten edebiyatı vasıtası ile sızlatılmakla yetinilmeyip ceplerinden koparılıp alınan paracıklarının derdinin farkına varmaları ve tepkilerinin sulu gözden daha ileri gitmesine sebep oluyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2007 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada istismara bağlı önlenebilir çocuk yaralanmalarının topluma yıllık maliyetinin 100 milyar Amerikan Doları olduğu tespit edilmiş.

Benzer bir araştırma Avusturalya’da yine 2007 yılında gerçekleştirilmiş. Bu çalışmanın ortaya koyduğu en çarpıcı bulgu, çocuk istismarı olgularının topluma mali yansımasının obezite nedeni ile yaşanan mali yükten 10 kat daha fazla olması. Çalışma, resmi verilerin mevcut olguların sadece beşte birini yansıttığını da belirtiyor.

İşletme ve iktisatçıların katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada, çocuk istismar olgularının topluma yükünün yıllık 10,7 milyar olduğu tespit edilmişse de uzmanlar, mağdurların fiziki ve psikolojik yaralanmalarından dolayı çektikleri acıların tazmin edilmesi durumunda bu rakkamın 30,1 milyara ulaşacağını öngörmüşler.

Ülkemizde bu tazminatların özünde kapitalist bir yaklaşım olduğuna dair bilinçsiz söylemler olabileceği gibi tazminat mağdurun yasal hakkıdır. Yasalarımıza göre tazminat talep etmek isteğe bağlıdır ve Başbakan’ın Kurum bakımı altındaki çocukların bile istismar yaralanmalarını münferit olay diye lanse etmesi, toplumu bu hakkından vazgeçirmek üzere hazırlanmış söylemidir.

Çalışmada bahsedilen miktarın içinde, ezber olduğu üzere, olgu bazında hizmet sunan sosyal hizmet uzmanı, polis, psikolog, sağlık personeli, avukatlar, savcılar, adli tıpçılar gibi uzmanların maliyetlerinin yanı sıra, yönetim uzmanları ve diğer idari personelin ücretleri ve yönetim ile tedavi masrafları da değerlendirmeye alınmış.

Hesaba katılan bir diğer şaşırtıcı kalem ise mağdurun eğitimi için harcanacak fazla mesai için öğretmenlere ödenen fazla mesai ücretleri. Daha bitmedi, Avusturalya’da gerçekleştirilen çalışmada, mağdurun; yaşadığı travma nedeniyle ruh sağlığının bozulması ya da travmayı bahane etmesiyle uzun dönemde iş görme eksikliği/yetersizliği de maddi kayıp olarak hesaplamaya katılmış.

Üst düzeylerden gelen, “çocuğu koruma altına alırım haa…” şeklinde tehditlerin havalarda uçuştuğu ancak, kapasite nedeni ile bu tehditlerin bir türlü yerine getirilemediği ortamda, Dünya’daki yeni trendleri yakalamak adına yeni söylemlerin, “çocuğunu koruma altına alırım ve bunun parasını da beş beş tahsil ederim” ya da “istismara bağlı önlenebilir yaralanmalarda rehabilitasyon ve tedavi masrafları sigorta kapsamında değildir.” şeklinde olması gereklidir.

Bir örnek vermek gerekirse, vicdanlarda hafifletici sebep gibi algılanmaya sebep olan “Kaza kurşunu” kavramını bu memleketten silmekte ciddi parmağım olduğunu düşünüyorum. Sözkonusu silah olduğunda, insanlar tedbirsizlikle adam yaralama/öldürme kavramına daha bir yakın hissediyorlar artık kendilerini. Silah ruhsatı alanlara mecburi kaza sigortası yaptırma şartı getirilmesini önerdiğim günler ile çocuk istismarına bağlı önlenebilir yaralanmalar için de vergi ödeyenlerden sessiz sedasız alıp götürülen paraları sözkonusu etmeye başladığım bugün aynı heyecanı duyuyorum.

Yeni trendleri takip etmek, yeni kavramları benimsemek ve faaliyet planlarını ve iletişim stratejilerini bunlara göre kurgulamak, toplumdaki mevcut ancak bilinçsiz farkındalığı daha etkin kamu oyu haline getirecektir.

Yorumlar