Ben Her Bahar Aşık Olurum

19 Kasım 2007

Damarlarımda yine aşk var
Gözlerim yine bir manalı
Başladı güneşli yağmurlar
Islandı umudumun saçları

Kırılan dallar gibiyim
Ben her bahar dirilirim
Gizli bir kaynaktır içim
Kendime bir yol bulurum

Ben her bahar aşık olurum
Rüzgar olur yağmur olurum
Filizlenir anılarda gururum
Taşar içimden ruhum

Sezen Aksu’nun seslendirdiği bu tangonun sözleri Aysel Gürel’e, bestesi ise Selmi Andak’a ait. Tüm ilkbahar şarkıları gibi “yeni umutları”, “gelecek güzel günleri” hatırlatıyor. Sonbaharın “geçen zamanı” hatırlatan karamsarlığı yok içinde.

Kendi açımdan bir kere vazgeçmeye göreyim mutlaka hemen ileriye bakar, derhal mutlu olurum, “Gizli bir kaynaktır içim, kendime bir yol bulurum…” ama çocukların savı açısından durum maalesef böyle değil.

20 Kasım, dünyada Çocuk Hakları Günü olarak biliniyor ve sonbaharın etkisinden midir nedir bilinmez (!), bana şiddetle çocuk yararına arzu edilen işleri yapmadığımızı, boşa geçip giden zamanları hatırlatıyor. Adettendir her 20 Kasım’da çocuk hakları konusunda neler YAPILMADIĞINI anlatırız ilgililere. Toplumla bunları paylaşmak isteriz, basın toplantıları yaparız. Sivil toplumun bu tutumuna karşın Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ne imzacı olmuş Taraf Devletler aynı günde çocuk yararına neleri, neleri başardıklarını ballandırırlar.
Haydi size bir araştırmadan bahsedeyim ve ÇOCUK YARARINA ÇALIŞAN PAYDAŞLARIN matematiksel durumu nedir birlikte görelim. Performansı sorgulayalım ve notumuzu verelim.

Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği’nin 2007 yılında başlayan Çocukların Sosyal Katılımlarına Odaklı Bir Yerel Yönetim Sistemi Yapılandırma: Yerel Faaliyet Planları Oluşturma Projesikapsamında on ilimizde ÇÖZÜM ARAŞTIRMA şirketi tarafından 10.000 örneklem üzerinde gerçekleştirilen araştırmanın elde edilen ilk sonuçlarına göre 7-18 yaş çocuklar arasında çocuk haklarını ve Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ni Aydın ilinde duyma/bilme durumuna bir göz atalım. Bildiğiniz üzere Aydın bir Ege Bölgesi ilimizdir ve çocuk istismarı açısından riskli olduğunu düşündüğümüz doğu ve güneydoğu illerimizden sosyo-ekonomik açıdan kat be kat gelişmiştir.

Araştırmada çocuklara, hangi yaş grubundakilerin çocuk olarak nitelendirilebilecekleri, hangi yaşlar arasındaki kişilere “çocuk” denilebileceği sorulmuştur. Elde edilen yanıtlara göre çocukların %70’i aşkın büyük bir kesiminin, çocuk sıfatının doğumda kazanıldığını belirttiği sonucuyla karşılaşılmıştır. Yaklaşık her dört çocuktan üçü, çocuk olarak nitelendirdikleri kişinin bu sıfatı doğdukları andan itibaren kazandığını belirtirken, %21,3’lük bir kesim doğumda kazanılan bu sıfatın yedi yaşına, %27,7’lik bir kesim on beş yaşına ve %24,6’lık bir kesim de on sekiz yaşına kadar süreceğini belirtmişlerdir. Çocukların %26’sının ise “çocuk” sıfatının yedi yaşında kazanıldığını belirttiği ortaya çıkmıştır. Çocukların %15,9’u yedi yaşında kazanılan “çocuk” sıfatının on beş yaşına, %10,1’i ise on sekiz yaşına kadar süreceğini öne sürmektedir.

Aynı çalışmada çocukların %56’sının Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesini hiç duymadıkları ortaya çıkmıştır. Buna karşılık çocukların %36’sının BM’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi hakkında okulda bilgilendirildiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca Sözleşme hakkındaki bilgileri basından duyan/okuyan %7,2’lik ve konu hakkında ailesi tarafından bilgilendirilen %2,5’lik kesimler de mevcuttur. Konu hakkındaki bilgilere bir arkadaşı vasıtası ile veya internetten ulaşan kesimlere de rastlanmaktadır.

Buna karşılık BM’in çocuk haklarına dair sözleşmesini ailelerinden duyan, konu hakkında okulda bilgilendirilen ve sözleşme hakkındaki bilgileri Internet’ten edinen çocukların daha çok 0 – 7 veya 0 – 15 yaşları arasındaki kişileri çocuk olarak nitelendirdikleri ortaya çıkmıştır. Konu hakkındaki bilgileri basından duyduğunu belirten kesimin ise daha çok 0 – 15 veya 7 – 13 yaşları arasındaki kimseleri çocuk olarak nitelendirdikleri görülmektedir. Bu sonuçlara göre BM’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’ni basından duyan veya ailesinden öğrenen kesimin genellikle on beş yaşına kadar olan kimseleri çocuk olarak nitelendirdikleri ortaya çıkmaktadır. Kısaca, bilgilendirme güdüktür ve aynı zamanda olabileni de yanlıştır.

Araştırmanın diğer illerdeki (Adana, Mersin, Van, Diyarbakır, İzmit, Malatya, Kayseri, Samsun, Urfa) sonuçları ise daha vahim bir tablo çizmektedir.

Şimdi burada çocuk hakları çalışan paydaşlara baktığımızda, “1951 yılından beri Türkiye’de çocuk haklarının korunması amacıyla tanıtım-savunu görevleri üstlenmiş” olduğunu bildiren UNICEF Türkiye’nin, çocuk yararına şahane çalıştığını iddia eden Sosyal Hizmetler’in, yerel yönetimlerin ve  sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın karnelerine geçer not verebilir miyiz? Ben vermem...

Taa ki bu memlekette her birey, 0-18 yaş arası her bireyin çocuk olduğunu ve çocuk olmaktan kaynaklı ileri hakları olduğunu öğrenene, içselleştirene ve uygulayana kadar. Bu vesile ile otoritenin çocuk uzmanı psikolog, sosyolog, sosyal çalışmacı, eğitimci, sağlıkçı, kolluk güçleri personeli arasında da hangi yaş gurubunun çocuk olduğunu bilmeyenlerin varlığını üzülerek belirtmiş olayım.

Gerisini siz anlayın ve kolaysa Her Bahar Aşık Olun . . .

Dünya Çocuk Hakları Gününü bir gün kutlayabilmek umuduyla.

Yorumlar