AB’nin 14 Ekim 2009 Tarihli Türkiye İlerleme Raporu’ndan Doğrudan Çocuk İle İlgili Konuların Derlemesi

26 Ekim 2009

Türkiye 2009 İlerleme Raporu 14 Ekim 2009’da Avrupa Birliği tarafından Brüksel’de açıklanmıştır. Rapora göre Türkiye’nin ilerleme süreci; (1) Giriş; (2) Siyasi Kriterler : a) Demokrasi ve hukukun üstünlüğü, b) İnsan Hakları ve azınlıkların korunması, c) Bölgesel Konular ve Uluslararası Yükümlülükler; (3) Ekonomik Kriterler : a) İşleyen Piyasa Ekonomisinin Mevcudiyeti, b) Birlik İçindeki Rekabetçi Baskı ve Piyasa Güçleriyle Başedebilme Kapasitesi; (4) Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği: Malların Serbest Dolaşımı, İşçilerin Serbest Dolaşımı, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunma Serbestisi, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Kamu Alımları, Şirketler Hukuku, Fikri Mülkiyet Yasası, Rekabet Politikası, Mali Hizmetler, Bilgi Toplumu ve Medya, Tarım, Gıda Güvenliği Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası, Balıkçılık, Ulaştırma Politikası, Enerji, Vergilendirme, Ekonomik ve Parasal Politika, İstatistik, Sosyal Politika ve İstihdam, İşletmeler ve Sanayi Politikası, Trans-Avrupa Ağları, Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu, Yargı ve Temel Haklar, Adalet, Özgürlük ve Güvenlik, Bilim ve Araştırma, Eğitim ve Kültür, Çevre, Tüketicinin ve Sağlığın Korunması, Gümrük Birliği, Dış İlişkiler, Dış, Güvenlik ve Savunma Politikası, Mali Kontrol, Mali ve Bütçe Hükümleri açılarından incelenmiştir.

Raporda doğrudan çocuk hakları ile ilgili konulara da yer verilmiştir. Bu başlıkların derlemesi aşağıdaki gibidir.

1. Giriş

1.3. AB ve Türkiye Arasındaki İlişkiler

AB tarafından, Sivil Toplum Olanakları çerçevesinde, özellikle sivil toplum örgütlerinin idari ve iletişim becerilerinin artırılması, sosyal diyalog ve katılım, kültür, cinsiyet, çocuk ve bölgesel konularda sivil toplumun gelişmesine mali destek sağlanmıştır. Sivil Toplum Diyalogu çerçevesinde Türkiye’nin AB programlarına katılımına AB tarafından ortak finansman sağlanmış, medya, gençlik, akademik kurumlar, yerel makamlar, kültürel kuruluşlar/merkezler ve sivil toplum örgütleri gibi alanlarda projeler desteklenmiştir.

2. Siyasi Kriterler

2.2. İnsan Hakları ve Azınlıkların Korunması

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Parlemento bünyesinde, işkence, mahkumlara kötü muamele, düşünce, ifade, din ve vicdan özgürlüğü, ekonomik ve sosyal haklar (çocuk hakları dahil) ve AB müktesebatı ile uyum alanlarında dört alt komite kurmuştur. Komisyon ayrıca muhtelif insan hakları vakalarına ilişkin raporlar da sunmuştur.

Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (İÖK)14 Haziran 2009’da Türkiye’ye kapsamlı bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Komisyon hapishanelere ilişkin, mahkûmlara sunulan etkinlikler ve sağlık hizmetleri de dâhil birçok unsuru ayrıntılarıyla incelemiştir. 2009 yılı ziyaret raporununa göre erişemedikleri kırsal alanlarda sorunlar vardır. Benzer şekilde, gösterilere katıldıkları için Terörle Mücadele Kanunu kapsamında gözaltına alınan 15 ve 18 yaş arasındaki çocuklar gözaltına alındıktan hemen sonra her zaman bir avukata erişme imkanı bulamamıştır. Genel olarak, etkili adli yardım sınırlıdır ve bazı ceza davalarındaki davalılar avukat vasıtasıyla temsil edilememektedir. Sanıkların ücretsiz adli yardım konusunda daha fazla bilgilendirilmeleri gerekmektedir.

Cezaevi reform programının uygulanmasının pürüzleri bulunmaktadır. Örneğin, yetersiz kaynakları olan küçük cezaevlerinde bu programı uygulamak zordur. Cezaevlerindeki şu anki görevli sayısı yetersizliği, mahkumların toplu faaliyetlerini ya da mahkumlar için rehabilitasyon programlarının uygulanmasını engelleyerek bu konudaki sıkıntıları artırmaktadır. Mahkumlar için hala toplu faaliyet imkanı sağlamayan F-Tipi yüksek güvenlikli cezaevlerindeki durum bu şekildedir. Birkaç yıl içinde ikiye katlanan mahkum sayısı, hapishanelerde gittikçe artan bir aşırı kalabalıklaşma sorununa yol açmıştır. Ayrıca, duruşma öncesi gözaltında tutulanların yüksek oranı sorunu düzeltilmelidir (Adalet sistemi hakkındaki bölüme bakınız). Cezaevi gözlemi için ulusal çerçeve, OPCAT’ın gereksinimlerinin gerisinde kalmaktadır. Tutuklanmış çocuklar hakkında endişeler vardır.

Dernek Kurma
Kamu kurumlarında ve kamuoyunda, sivil toplum kuruluşlarının katılım süreci de dâhil olmak üzere, oynadığı rol konusunda artan bir bilinçlenme mevcuttur. Fakat devlet kurumlarıyla sivil toplum kuruluşları arasında danışma usullerinde yaşanan bazı zorluklar güven eksikliğini yansıtmaktadır. STK’ların mali açıdan varlıklarını sürdürebilmelerinin iyileştirilmesi için, yardım toplama ve vergi muafiyetinden yararlanma konularına ilişkin yasal çerçevenin, AB iyi uygulamaları dikkate alınarak güçlendirilmesi gerekmektedir.

Ekonomik ve Sosyal Haklar
Kadın Hakları
Kadının eğitime erişimi, AB ve OECD üyesi ülkeler arasında en düşük seviyede bulunmaktadır. İlköğretimde cinsiyetler arasındaki dengesizliği azaltmaya ilişkin olumlu sonuçlar, özellikle kızların sürekli olarak okula devam etmesi sağlanarak ve okulu bırakma olayları saptanıp izlenmek suretiyle, sürdürülmeli ve güçlendirilmelidir.

Aile içi şiddet, töre cinayetleri ile erken ve zorla yapılan evlilikler hala ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Kadına yönelik aile içi şiddet ulusal araştırması raporu sorunun ciddiyetini ortaya koymaktadır: kadınların %39’u fiziksel şiddete, %15’i de cinsel istismara maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Her dört kadından biri fiziksel ya da cinsel şiddet sonucu yaralanmıştır. Ayrıca, araştırma sonuçları mağdurların sadece %4’ünün polisten yardım istediğini, %1 gibi düşük bir oranın sığınma evlerine sığındığını, %48.5’inin ise taciz hakkında kimseyle konuşamadığını göstermektedir. Türk kadınının çoğunluğu hala haklarının tam olarak farkında değildir ve Türkiye’nin bu konuda daha fazla çaba sarfetmesi gerekmektedir.

Genel olarak, kadın haklarını ve cinsiyet eşitliğini garanti altına alan yasal mevzuat mevcuttur. Ancak, yasal çerçeveyi uygulamaya dönüştürmek ve ekonomik hayata katılım, fırsat eşitliği, siyasi yetkilendirme ve eğitim hizmetlerine erişim konularında erkekler ve kadınlar arasında dengesizliklerin giderilmesi amacıyla ilave önemli çaba harcanması gerekmektedir.

Aile içi şiddet, töre cinayetleri ile erken ve zorla yaptırılan evlilikler Türkiye’nin bazı bölgelerinde hala ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konularında gerek kadınların gerek erkeklerin daha fazla eğitim ve bilinçlendirmeye ihtiyacı mevcuttur.

Cocuk Hakları
İlköğretimde cinsiyetler arasındaki dengesizlik 2007/2008’de %2.3’ten 2008/2009’da yaklaşık %1’e düşürülerek yarıya indirilmiştir. Okul öncesi eğitimdeki öğrenci sayısı %14 artarak, okul öncesi kayıtlarının oranı %33 yükselmiştir. Okul öncesi eğitimdeki öğretmen sayısı da 2008 yılında 2007’ye oranla %14 oranında bir artış göstermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı, e-okul veritabanı ile okula devam etmeyen çocukları her an belirleyebilmektedir.

2008 yılında yapılan Türkiye Demografi ve Sağlık Anketinin ilk sonuçlarına göre, bebek, 5 yaş altı çocuk ve çocuk ölüm oranlarında düşüş görülmüştür. Bebek ölüm oranı 1998-2003 dönemine göre %47 oranında düşerek 2003-2008 döneminde %1.7 olarak ölçülmüştür.

2005 Çocuk Koruma Kanununa göre, ülkenin 81 ilinde de çocuk mahkemeleri kurulması gerekmektedir. Geçen yıl 40 olan bu mahkemelerin sayısı bu yıl 73’e yükselmiştir. Bunlar 81 ilden 33’ünde bulunmaktadır. Daha ciddi suçlamalarla ilgilenmekle görevli Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri yalnızca 7 ilde bulunmaktadır.

Bununla birlikte, 15 yaşın altındaki çocukların yoksulluk oranı %0.9 oranında artarak 2007’de %26.1’e çıkmıştır. Kırsal kesimde bu oran %42’lere kadar çıkmaktadır.

İlköğretim kayıtlarında bölgesel eşitsizlikler devam etmektedir: Ülkenin doğu ve batı bölgelerinin bazı kısımları arasındaki fark %10’dan fazladır. İlköğretime kaydolma oranı %96.533 iken bu oran orta öğretim kayıtlarında %58.5’e düşmektedir.

Bu oran geçen yıl yaklaşık %97 idi. Aradaki fark esas itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın veri toplamak için kullandığı istatistik yöntemlerindeki değişmeden kaynaklanmaktadır.

Yetkili ulusal kurumların kapasitesinin zayıf kalması nedeniyle çocuk işgücü ile mücadelede ilerleme kaydedilememiştir. Etkin bir denetleme sistemi bulunmamaktadır. Sahadaki çocuk işgücünü ortadan kaldırmak için sağlam bir yapı ve yeterli kaynaklarla desteklenen bütünleşmiş bir anlayış hala benimsenmemiştir.

Çocuk yargısına ilişkin olarak, 2005 Çocuk Koruma Kanununa göre, 18 yaşın altındaki tüm Türk vatandaşları çocuk olarak kabul edilmekte ve çocuk haklarından yararlanabilmektedir. Ancak 2006 Terörle Mücadele Yasasında ve özellikle Ceza Kanununun 220. ve 314. maddelerinde yapılan değişiklikler ile 15-18 yaş arası çocuklar yetişkin olarak yargılanabilmektedir.

Uygulamada, Ceza Kanununun değiştirilmiş 220. ve 314. maddelerine dayanarak sözkonusu yaş grubuna giren çocuklar hakkında açılan davalarda artış görülmüştür. Örneğin, özellikle Güneydoğu bölgesinde, gösterilere katılan reşit olmayanlar “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla karşılaşabilmekte ve bu nedenle orantısız, uzun hapis cezalarına çarptırılabilmektedir. Hükümler genellikle, polis memurlarının somut kanıtlarla desteklenmeyen ifadelerine dayanarak verilmektedir. Çocukların, tutuklanmalarından sonra savcı önüne çıkarılana kadar kötü muameleye maruz kaldığı ve bu süre içinde avukatlarını görmelerinin engellendiği iddia edilmektedir. Çocuk mahkemelerinde çocuk savcılarının olmaması ve hapishane koşulları da eleştiri konusu olmaktadır. Son olarak, çocukların psikolojik değerlendirmesi, bu konuda yetkin eleman eksikliği nedeniyle gereği gibi yapılamamaktadır.

Islahevlerinin kısıtlı kapasitesi nedeniyle, tutuklu yargılanan çocuklarının çoğunluğunun yetişkin hapishanelerinde tutulması endişe kaynağı olmaktadır. Islahevlerindeki fiziksel koşulların ve sağlanan hizmetin kalitesinin artırılması gerekmektedir. Şartlı tahliye sisteminin daha etkin kullanılması hapishanedeki çocukların sayısını azaltacaktır.

10 Temmuz 2009’da, 282’si hüküm giyen 2678 çocuk hapishanelerde bulunmaktadır.

Genel olarak, idari kapasite, sağlık, eğitim, çocuk yargı sistemi ve çocuk iş gücü dahil olmak üzere çocuk haklarına ilişkin tüm konularda çabaların daha da arttırılması gerekmektedir. Reşit olmayanların yetişkin olarak yargılandığı ve orantısız cezalara çarptırıldığı davalar endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.

Azınlık Hakları Kültürel Haklar Ve Azınlıkların Korunması
Ülkede azınlıklara ilişkin konular hakkındaki tartışma ortamı gelişmiştir. Özellikle eğitim ve eğitimde ayrımcılık üzerine akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları tarafından birçok rapor yayımlanmıştır. Ders kitaplarından ayrımcı ifadeleri kaldırmak amacıyla yapılan çalışma devam etmektedir. Ancak, Türkiye’nin azınlık haklarına yönelik yaklaşımı kısıtlayıcı kalmaktadır.

Rum azınlık, Gökçeada (Imbros) ve Bozcaada (Tenedos) adaları dahil olmak üzere, eğitim ve mülkiyet haklarıyla ilgili sorunlarla karşılaşmaya devam etmektedir. Çift müdürlük uygulaması da dahil olmak üzere azınlık okullarının yönetimi, uygulamaya ilişkin bir düzenleme yapılmasını bekleyen bir sorun teşkil etmektedir.
Sarı Gelin “Ermeni Sorununun İç Yüzü” adlı belgeselin okullardaki dağıtımı, Ermeni cemaatinin okul çocuklarına ayrımcılığın öğretildiği gerekçesiyle şikayet etmesini müteakip, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından durdurulmuştur. Ancak, sözkonusu belgesel dağıtıldığı okullardan toplatılmamış, belgeselin yayınlatılması ve gösterilmesine ilişkin karar, münferit okul makamlarına bırakılmıştır.

Anadilleri Türkçe olmayan çocuklar, Türk kamu eğitim sisteminde anadillerini öğrenememektedirler. Üniversite eğitimi kapsamında, Kürtçe seçmeli dersler talep ettikleri gerekçesiyle Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden uzaklaştırılan 18 üniversite öğrencisi tarafından yapılan başvuruya ilişkin olarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi suçlu bulmuştur. Mahkeme, öğrencilerin eğitim hakkının ihlal edilmiş olduğuna karar vermiştir.

Türkçe bilmeyen kişilerin kamu hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak için önlem alınmamıştır. Yürürlükteki yasa gereği çeviri imkanı bulunmasına rağmen, bu durum teamülde tutarlı bir şekilde uygulanmamaktadır. Cezaevi yönetimleri arasında çeşitlilik göstermekle birlikte, cezaevlerinde Kürtçe konuşmak sorunlu olabilmektedir.

4. Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği

4.28. Fasıl 28: Tüketicinin ve Sağlığın Korunması

Kamu Sağlığı


Akıl sağlığı konusunda az ilerleme kaydedilmiştir. Sağlık Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun katılımıyla bir ortak çalışma grubu kurulmuştur. Grup, Dünya Sağlık Örgütü’yle birlikte toplum temelli hizmet verilmesine dair bir model üzerinde çalışmaktadır. Ancak, Türkiye akıl sağlığı alanında halen sınırlı kaynaklara sahiptir. Toplum temelli hizmetlerin, kurumsallaşmaya alternatif teşkil edecek şekilde geliştirilmesi hayati önemi haizdir. Bu alanda, çocuklara ve genç insanlara yönelik sağlık hizmeti verilmesi için özel çaba gösterilmesi gerekmektedir. Akıl sağlığı eylem planı henüz tamamlanmamıştır. Bu alandaki hazırlıklar erken bir aşamadadır.

[1] Kaynak : Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, 25 Ekim 2009,  http://www.abgs.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/IlerlemeRaporlari/turkiye_ilerleme_rap_2009.pdf

Yorumlar