Ah Dekolte Vah Profesör...

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Orhan Çeker'in, tecavüz ile ilgili, "Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyersen, bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz" sözleri kanımı dondurdu.

Bilgilendirmenin iyisi kötüsü olmaz ruh haliyle üst düzey bilgiyi kafasına takmayıp nerede abuk subuk, ana-avrat, büyükle küçük, gençle yaşlı, neredeyse ensest gibi konularda her türden dizi izleyenlerin Orhan Çeker’e koşulsuz hak verdiğinden eminim.

Cumhurbaşkanı kimdir diye sorsanız bunlar doğru cevabı bilemezler ama Çeker’i can kulağı ile dinlediklerinden ve eğitildiklerinden (!) çok eminim. Sonuçta adam bir öğretim üyesi!.. Koskaca !..

Ve ister inanın ister inanmayın onca kınamaya rağmen hala öğretim üyesi.

Nerede benim “başörtüsü” diye tutturan ve çalışan YÖK Başkanım.

Kınadı kınamasına ama üniversite öğrencisi kadınların “özgürce örtünmesi” için de akıl almaz manevralar, genelgeler hazırlamış biridir kendisi.

Kim samimi kim değil tartışmasını bırakıp Çeker karşıtı grubun dile getirdiklerini tartalım;

Mehmet Ali Birand: Düşünün dekolte giyinene saldırının neredeyse normal olduğunu söyleyen bir kafadan söz ediyoruz.Yazıklar olsun.

Ahmet Hakan: Hıncal gibi tersten çakıp "profesör haklı beyler" yazsam, gündemi belirler miyim?

Mehmet Ali Ilıcak: Kafanızı açın yoksa üniversiteye giremezsiniz diyen mantık ile dekolte giyene tecavüz ederler mantığı aynı.

Bu liste sosyal medyada böyle sürüp gitmiş...

Şaşkınım...

Herkes Çeker’e, tabii ki görüntüsü ve sesi itibarıyla dindar (!) bir partinin oydaşı olduğu bellidir, haddini bildirmekte yarışmış.

Üsluplar pek bir komik, alaylı!..

Kimse tecavüz mağdurları açısından olaya bakmak istememiş.

Tecavüz mağdurlarının yüzde kaç oranında ses çıkardıklarını, suçu yargıya taşıdıklarını tahmin edebileniniz var mı?

Tahminde bulunmaya çalışmak bile canımı acıtır.

Düşüktür, çok düşük...

Neden mi?

Dekolte (!) giydikleri ya da giymedikleri halde mutlaka avam arasında suçlanacaklarını toplumdan bir güzel öğrenmişlerdir.


Bizde, tecavüze uğrayanların gözlerine siyah bant çekilir, isimleri 2 veya 3 sonu noktalı başharf şeklinde yazılır.

Çünkü bizde, 31 kamu ve özel sektör kişilerinin sürekli tecavüzüne uğrayan 12 yaşındaki Mardin’li N.Ç.’nin tecavüze uğradığına fakat zorla alıkonulmadığına hükmeden hakimlerimiz var.

Kimsenin aklına gelmez mi ki dekolte giymeyen erkek çocuklara da tecavüz edenler var. Her tarafı dekolte olsa ne olur küçük ve genç yaşta kadınlara tecavüz edenler de var.

Sevindirici haber, herkes eğlensin bakalım yakında cezalar içerisinde hadım edilme kılıcı da var.

Kaç yıl olursa olsun erkek (!) adam yatar çıkar ama erkek (!) adam nasıl hadım hadım toplumda gezebilir.

Yakında hadım cezası verilenler de karşımıza gözlerine siyah bant çekilmiş, isimleri 2 veya 3 sonu noktalı başharf şeklinde yazılı olarak çıkarlar.

Biz akıl almaz bir toplumuz.

Hadım cezası alanların çoluk çocuğunu da düşünürüz...

Mağdurlar gitti gider, kalan sahalar kimindir?

Konuya eğilme şeklimiz bile bir gariptir...



Kaynak gösterimi: Gezer, T., www.0-18.org, Diyorum ki...

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Eğer sen kendi nefsini kontrol etmeyi öğretememişsen kendine ne giyersen giy yada giyme sen yine de tecavüz edeersin ..... saygılar ...
Adsız dedi ki…
Without comment
Hayri Bal, Washington D.C.

Kadının dekolte giyim, makyaj vesair unsurlarla erkekleri cezbedişini doğru bulmayan ve bu cazibeyi kadının başına gelebilecek cinsel taciz ve tecavüzü makul gösterecek bir neden olarak kabul eden erkek davranışı klinik bir vakadır. Bu davranışta, kadının cezbetme gücünü şiddetli kıskanma duyguları yer almaktadır.
Bu durum LATENT HOMOSEXUALITY denilen gizli eşçinselliğin en belirgin özelliğidir. Özellikle kapalı ve muhafazakar toplumlarda yetişen ve kendileri bizzat taciz ve tecavüze uğrayan erkeklerin ileri yaşlarda bu klinik bulguları göstererek kadınların cazibesini aşağılamaları yaygındır.

Howard Melton, Purdue Üniversitesi Psikoloji Bölümü
derviş dedi ki…
bir din profesörünün söylediklerini günlerdir tartışıyoruz. profesör kendi adına tutarlıdır. tartışanlar geniş bir ikiyüzlülük sergilemekteler...peygamberlerin söylediklerinden bağımsızlaştırılmış ve kurumsallaştırılmış "dinler"in hepsi ataerkildir. ataerkil öğreti kadının da en az erkek kadar cinsel haz alan bir varlık olduğunu reddeder. bu bakış üzerinden geliştirilen her düşünce doğal olanı yadsır. dolayısıyla ya kadın ve erkeğin kendi cinsel kimliklerini özgürce yaşamalarını savunuruz ya da kadını erkeğin mülkiyetinde değerlendiririz. temel sorun budur. binlerce yıldır yapılan ikinci durumdur ve toplumların ruh sağlığının ne durumda olduğu aşikardır...