Yeni bir yıl başı gelmekteyken, usul olduğu üzere Meclis’te bütçe görüşmeleri hızla devam ediyor. Görüşmeler, siyasetin usulü olduğu üzere sert geçiyor. ‘En iyi biz yapıyoruz’ söylemine karşın ‘Biz olsak daha iyi yapardık’ açıklamaları havada uçuşuyor.
Derken hukuksuz işlere dair belgeler de bu görüşmelerde ortaya atılıp bütçe görüşmeleri bulandırıldıkça bulandırılıyor. Karşı taraf bunlara bütçe görüşmelerinde cevap vermezse patlar. Cevaplar yetiştiriliyor.
Bütçe görüşmelerinin elbirliği ile seçim propagandası meselesine çevirildiği ortamda, İlkokul öğrencilerine verilen bir ‘performans ödevi’ tartışması da görüşmelere renk kattı (!)
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, CHP’li Prof. Dr. Nur Serter, Şehit Bülent Göçer İlköğretim Okulunda birinci sınıf öğrencilerine verilen bir performans ödevini konu etti. Serter’e göre bu ödev okumayı henüz gıdım gıdım sökmüş birinci sınıf öğrencilerini bırakın, yetişkinlerce de anlaşılmaz ve dolayısıyla yapılamaz bir ödevdi.
Serter de bu ödevi yapamamıştı ve Milli Eğitim Bakanı’nı Nimet Çubukçu’dan, isterse yanına YÖK başkanını da alarak ödevi yapması istendi.
Nimet Çubukçu ben çok başarılıyım bu ödevi havada karada yaparım ama artık kendimi ispat etmeme gerek yok savunusu ile ödevi yapmak gibi bir girişimde bulunmadı. Çubukçu’ya göre zaten bütün çocuklar bu ödevi yapmışlardı, Serter kendi derdine yansındı.
Bu soruya böyle bir cevap Nimet Çubukçu’dan beklenen bir tarz; bilgi birikimsiz, her şeye ve çocuğa rağmen politik savunma...
Diyelim ki biz Milli Eğitim Bakanıyız. Bakanlığımızın bütçesi görüşülmekte. Nur Serter böyle bir soru ile karşımıza çıktı. Biz nasıl düşünmeli ve nasıl bir cevap vermeliyiz?
De Facto, çocuk yararına düşünmeliyiz.
De Facto, performans ödevi nedir, neden verilir, yönetmelik dayanağı var mıdır diye araştırıp öğrenmeliyiz.
Belli ki çocuğuna verilen performans ödevini görünce hiç bir şey anlamayan, üzerinde çalışıp çalışıp sonuca varamayan ve bu nedenle çocuğu ödevini yapamamış bir halde okula göndermek ve zayıf not almak zorunda kalan bir ebeveynden Nur Sertel’e şikayet gelmiş.
Demek ki Nimet Çubukçu’nun, öncelikle Sertel’i aşağılamak adına yaptığı, "Sizin moralinizi bozmak gibi olmasın ama ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin hepsi bu ödevi tam olarak yapabilmişler" yanıtını eksenden kaymış olarak değerlendireceğiz.
Burada anlamalıyız ki çocuk yararına olmayan bir durum ve bundan duyulan bir sıkıntı var. Şikayet eden olduğuna göre öğrencilerin en azından birinin ödevi yapamadığı, yaptıysa da kendince kabul edilebilir bir not alamadığı ortada.
Proje, araştırma, performans ya da kısaca sıradan ev ödevlerine anne-baba iştirakini bilmeyen var mı aramızda... Bu hususu başka yazının konusu yaparız.
O zaman önce performans ödevi nedir diye bir araştıralım. Biz Milli Eğitim Bakanıyız ya... Aslında zaten bilmemiz gerek ama bilmiyoruz bari araştıralım.
Performans ödevi kavramına İlkögretim Kurumları Yönetmeliği'nin 35. Maddesinde rastladık. Buna göre, her yarı yılda her dersten bir adet olmak üzere öğrenciler performans ödevi yapacaklar. Demek ki öğrenciye performans ödevi verilmesi olağan. Bu ödeve ‘performans’ sıfatı verilmesi ne kadar doğrudur onu da başka bir yazıda tartışırız.
Performans ödevi ile ölçümlenmek istenen, “öğrencilerin bireysel farklılıklarını göz önüne alarak, onların bilgi ve becerilerini gerçek yaşama aktarmalarını sağlayacak etkinlikler aracılığıyla değerlendirme”dir.
Ancak, performans ödevi vermenin koşulları var; (1) ödev kısa süre çalışma ile yapılabilecek nitelikte olmalı, (2) ödevler ögrencilerin seviyesine uygun ve ögrenciler tarafindan yapılabilecek nitelikte olmalı.
O zaman verilen ödeve bakmalıyız. Bakacağız ama bu sefer çocuk gözüyle...
Daha yarı yılı tamamlamamış ilkokul birinci sınıf öğrencilerine verilen performans ödevi şu; “Öncelikle verilen harfleri inceleyiniz (e, l, a, t, i, n, o, r, m, u, k, ı, y, s). Her birinde 5'er cümle bulunan metin tabloları oluşturunuz. Toplam 4 metin tablosu oluşturunuz. Metin tablolarını renkli kalemlerle özgün olarak belirlediğiniz ebatlardaki renkli kartonlara hazırlanmış kılavuz çizgilere renkli kalemlerle yazabilirsiniz. Yazdığınız her metne bir başlık bulunuz. Kurduğunuz cümlelerin arasında anlam bakımından bütünlük olmasına dikkat ediniz. Yazdığınız metni görsellerle (resim) destekleyiniz. Göreve uygun bir kapak hazırlayınız."
Şimdi öğretmenin ‘performans ödevi’ verme performansını değerlendirelim.
Çocuk öncelikle kendisine verilen belli harfleri inceleyecek. Harf dediğin nasıl incelenir? E, ince sesli harftir, alfabenin 6. harfidir, L, sessiz harftir, alfabenin 15. harfidir, vs.
Bunu geçtik çünkü bu tarz harf incelemesi ile ödevin içeriğinin bir ilintisi yok. Sırada metin tabloları oluşturmak var. Toplam 4 metin oluşturacağız ve her bir metinde 5’er anlamlı ve bütünlük sağlayan cümle kuracağız. Her metne bir de başlık bulmalıyız.
Ödev tarifi bu detayı hiçbir şekilde ifade etmiyor ama harfler boşu boşuna verilmiş değildir inşallah deyip sadece verilen harfleri kullanarak oluşturacağımız kelimelerle cümleleri kuracağız kanaatimizle ilerleyeceğiz. Demek ki cümlelerdeki kelime ortalama sayısını 3 olarak kabul edecek olursak, 4 metin, her biri 5’er cümleden yani verilen harflerle 60 civarında kelime oluşturacağız ya da aynı kelimeleri tekrar edip duracağız.
İşte benden size bir örnek. Üşenmedim çalıştım ve yaptım.
SALAK İNSAN
İnsan ormanı yaktı. Yılan ona kızıyor. Koyun korkuyor. Maymun su ararken otlar yanıyor. Orman yok olurken, yılan, koyun, maymun yas tutuyor.
Bundan hangi performansım ölçümlendi acaba? Sadece verilen harfleri kullanarak 5 cümle yazdım ve ormanda yangın çıkaran insanların salak olduğunu, sadece ormanı yakmadığımızı ormanda yaşayan canlıları da tehdit ettiğimizi ifade etmiş oldum. Anlayana...
Sadece verilen harflerden kelimeler ürettik mi ürettik, bunlarla cümle kurduk mu kurduk, cümleler arasında anlam bakımından bütünlük var mı var, metne başlık bulduk mu bulduk.
Eh, o zaman bu metne bakıp çocuğun performansı dört dörtlük mü diyeceğiz şimdi.
Neyimiz ölçümlendi şimdi bilemedim ama ifade yeteneğimizin kısıtlandığı, karşımızdakinin algı seviyesi ile sınırlandığımız kesin.
O kadar zengin bir dilimiz varken neden kısıtlı sayıda kelime ile kendimizi ifade etmek zorunda kaldık?
Kompozisyon yazmaya ne oldu?
En önemlisi, itiraf edeyim bu ilk metni kurgulayıp yazmak epey zamanımı aldı. Ödev kısa süre çalışma ile yapılabilecek nitelikte değil. İkinci metin hangi konuda olacak hala bilmiyorum ve bunun gibi dört tane daha uydurmalıyım. Ödev ögrencilerin seviyesine uygun ve ögrenciler tarafindan yapılabilecek nitelikte değil.
Gerçi Nimet Çubukçu bu ödevi yapabilir yetenekte ve başarıdaymış kendi ifadesine göre ama İlkögretim Kurumları Yönetmeliği'nin 35. Maddesinde, öğrencilere Nimet Çubukçu’nun seviyesine uygun ve kendisi tarafindan yapılabilecek nitelikte ödevler verilir demiyor.
Sözün özü, Nimet Çubukçu yerine Milli Eğitim Bakanı olduk ya bu yazı için, bize yakışacak cevap şöyle olurdu; Sözkonusu okulda ilkokul birinci sınıf öğrencilerine verilen performans ödevinin dayanağı İlkögretim Kurumları Yönetmeliği'nin 35. Maddesidir. Olayda verilen performans ödevi “öğrencilerin seviyelerine, yaşadıkları sosyo-ekonomik koşullara, yerel olanaklara, programdaki kazanımlara uygun ve öğrenciler tarafından yapılabilecek özelliktedir. Ödevin daha iyi ve daha faydalı tanımlanmış ölçütlere sahip olması gerektiği, dereceli puanlama anahtarlarının daha net değerlendirilmiş olması” gerektiği tespit edilmiştir ancak, bu gerekler sınıf öğretmeni tarafından sınıfta yerine getirilmiştir. Ödev ile ölçümlenen, öğrencilerin az cümle ve az kelime ile bir konuda ifade etme becerisidir. Öğrencilerin performans ortalaması yüzde bilmem kaçın üstünde ölçümlenmiş olup eğitim başarılıdır.
Bize yakışan cevap tabii ki bu olurdu ama eğer hal gerçekten böyle olsaydı.
Hal gerçekten böyle olmayınca, Bakan kendisine yakışan şekilde cevap vermek zorunda kalmıştır.
İki ucu keskin bıçak, ya çocuk yararına cevap verilecekti ya da Başbakan kızdırılmayacaktı.
Günün sonunda eve giderken cebimizde halinden memnun bir Başbakanımız ve bir Milli Eğitim Bakanımız var.
Çocuklarımızın hali artık niceyse ve kimlere emanetse...
Bu meselenin Çocuk Hakları açısından değerlendirmesini de TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesine havale ediyorum.
Sayın komisyon üyeleri, artık sizden çocuk yararına bir ses bekliyorum. Dayanağınız Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin ilgili maddesidir.
Kaynak gösterimi: Gezer, T., www.0-18.org, Diyorum ki...
Yorumlar