Yoksulluğun Çocuklara Haksızlığı: Yurttaş Ceninden Bile Para Kazanıyor

26 Mart 2007

Çocukların hakları var ve bu haklar Birleşmiş Mlletler tarafından teminat altına alınmış. Çoğu insanımız bunu annelik-babalık içgüdüsü kapsamında el yordamı ile zaten biliyor. Herkes bir dönem çocuk olmadı mı? Bunu algılamak için çok ya da diğerlerinden daha duyarlı olduğunu iddia etmek sosyal yaşamda “ah ne yüce insan” şeklinde prim toplamaya da yetiyor açıkçası. Bu arada birşeyler ama doğru ama yanlış yapılmaya da çalışılıyor. Bu takdir edilecek bir duygusallıktan kaynaklanıyor ancak, gerçekten birşeyler başarmak için bambaşka ehillikler ve tedbirler gerekiyor.
Çocuklara haklarını teslim etmek için yoksullukla mücadele edilmesi gerektiği fikri kafalara dank etmelidir. Belli vicdanın çocuk katletme seromonilerini bunun dışında tutmuştum ama zamanla törelerin de feodal sistemde sadece yoksul köleler için geçerli olduğunu öğrendim. Çocuk hakları ihlallerinde herşeyin başı yoksulluktur - her tür yoksulluk, diyebiliriz. Yoksulluk kapsamına bilgisizlik, görgüsüzlük, eğlencesizlik, parasızlık, duyarsızlık, yaşam becerisizlik, zamansızlık, vicdansızlık girmekte.
Yoksulluk kapsamı bu kadar geniş olunca yoksullukla mücadele sadece üçüncüden başlayıp onüçüncü sınıfa kadar giden ülkelere özgü olmuyor. Bugün Ingiltere, yoksullukla mücadelede ses getiren çalışmalar yapıyor. Çok çocuklu ailelerde ensestten başlayıp duygusal istismar ve ihmale kadar riskin arttığını biliyor ve belli gelirin altında olanlara çocuk yapmadıkları takdirde maddi destek veriyor. Child Poverty Action Group, çocuğa yönelik istismarın ikincil sebeplerini gözönünde bulundurarak ailelere çocuk yapmayın öğretisini pazarlamaktan vazgeçerek devlete asıldığını söylüyor. Lobi faaliyetlerinin yanı sıra seminerler ve eğitimler de düzenliyorlar. Advocate (destekçi) bulmak ve devletin destek ve rehabilitasyon hizmetlerini duyurmak adına. Çalışmalarının sonunda 2010 yılına kadar yoksullukla mücadelede ciddi anlamda başarılı olacaklarına inanıyorlar çünkü merkezi faaliyet planları yapılmış ve uygulanmaya başlanmış. Az çocuğa maddi desteğin yanısıra yalnız ebeveynlere de haftalık 40 poundluk yardımları başlatmışlar. Böylece ebeveyn çalışma hayatına katılırken çocuğun bir kreşte uzmanlarca bakılması ve terbiye edilmesi mümkün olabiliyor. Yalnız bir şart var, parayı alan aileler belli aralıklarla ve yardım aldıkları müddetçe eğitimlere ve seminerlere katılacaklar. Yine çok çocuklu ailelere vergi indirimleri sözkonusu ancak yönetmelik yürürlüğe girmeden evvel çok çocuk sahibi olanlar için geçerli ve başka çocuk yapmamaları koşuluyla.
Yoksullukla mücadelede bir diğer atılım ise günü değil geleceği kurtarmaya yönelik. Düşük eğitim ve beceri seviyesi nedeniyle işsiz kalanlar ve iş sahibiyken düşük haftalıkla çalışıp hala yoksul olanların 16 - 17 yaşındaki çocuklarına yönelik olarak da meslek eğitimi yardımı yapılması gündemde. Malum, yoksulluk çok ender durumlar dışında nesilden nesile geçiyor. Yoksulluk göç de ediyor.
Bizde durum nedir? Biz, gebe kadına aylık maddi yardım yapıyoruz. Doğum ile yeni gebelik arası 1,5 senenin altında olursa yardım yapılmıyor. Hesabı tutturamayan aileler ehil olmayan ellerde kürtaj oluyor ve zamanı gelince bilinçle ve para kazanma hırsıyla yeniden gebe kalıyor. Yoksul ailelere çocuk başına aylık para ödeniyor. Herhangi bir kısıtlama yok. Bunları okuma yazma bilmeyen, Türkçeyi pek doğru konuşamayan çok çocuklu bir hanımdan dinledim. Çocuğunu istismar etmemeyi öğrenememiş bir türlü ama yardım kaynaklarını cin gibi biliyordu. Çok çocuk yapma deyince “Allah veriyor”, “bizim buralarda böyle” gibi söylemleri çok net ezbere sıralıyabiliyordu.
Diğer taraftan bizde çok çocuklu ailelere koşullu vergi indirimleri falan yok. Çocuk sokağa düşüp kurum bakımı altına alınmadan meslek eğitimi yok. Herhangi bir rehberlik hizmeti yok. Ballandırınca güzel ses çıkaran yönetmelikler bile uygulamada sınıfta kalıyor. SHÇEK’in aile birimleri var mı var ama bunların dört dörtlük çalıştığını söyleyen yalan söylüyordur. Örnekler çoğaltılabilir. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu televizyonlarda; artık yuvalarda facialar ortaya çıkmadığı için şu aralar yeni programlara çıkmak şeklinde kendini yormuyor ya da Cumhurbaşkanlığı için adının konuşulmuş olmasının keyfini çıkarıyor olabilir, ALO183’ü anlatırken benim bile gözlerim yaşarmıştır ancak verilen soru önergesine verdiği cevapta ALO183’ün kurulduğundan beri sadece 10 adet istismar çağrısı aldıklarını yazmak zorunda kaldığı gibi altında imzası da var. Demek o ki VAR MI VAR ama sadece adı var.
Anlaşılan “bakabileceğiniz kadar doğurun” pazarlamaları İngiltere’de bile başarılı olamamış. Yasal düzenlemelerin yapılması ve bunların duyurulması gibi yöntem benimsenmiş. Yardımlar koşullara bağlanmış. Yurttaşlara çocukların kazanç kapısı olmadığı uygulamayla öğretilmiş.
Dünya 1980 sonrasında yaygınlaşan neoliberal iktisat politikalarının olumsuz etkilerinin çok farkında olarak özellikle 1990’dan beri yoksullukla mücadele konusunda atılımlar yapıyor. Bizde ise konu akademik düzeyde bile çok yeni yeni konuşulmaya başlandı. Ekonomideki zavallılıkla mücadeleyi yoksullukla mücadele ile eş tutanların sayısı bu yüzden hala çok fazla.
Dünya Bankası verilerine göre Türkiye 2000’li yılları günde iki dolar esasına göre %10,3 oranıyla, asgari gıda tüketimi esasına göre kentsel alanlarda %17.2 oranında yoksulluk ile karşılamıştır. Yoksulluk tehlikesi altındaki nüfusun toplam nüfusa oranı ise yine kentsel alanlarda % 56.1 olarak hesaplanmıştır. Yoksulluk, farklı ekonomik parametrelerin yanısıra maalesef düz pazarlamalarla düzeltilebilecek kadar basit değil. Tüm sosyal problemlerde olduğu gibi. Olsaydı en çok ben mutlu olurdum.
Sözün özü; yurttaş ceninden bile para kazanmaktadır. Bu yurttaş eğitilebilir mi, bilinçlendirilebilir mi? Çok çocuklu aile sorunu mevcut sosyal politikalarla çözülebilir mi? Sorunu yaratan zaten mevcut sosyal politikalar değil midir? Akıllı bir tek sosyal politika üretmemiş, uygulamaya geçirememiş bir liderin adı şaka bile olsa Cumhurbaşkanlığı için konuşulabilir mi?

Yorumlar