Türkiye'li Çocukların Hakları Görücüye Çıkıyor

03 Mayıs 2010


Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin (Sözleşme) yürütme ile ilgili 44. Maddesi gereği, Sözleşmeye taraf ülkeler her beş yılda bir Sözleşmede tanınan hakları yürürlüğe koymak için, aldıkları önlemleri ve bu haklardan yararlanma konusunda gerçekleştirilen ilerlemeye ilişkin raporlarını Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesine (Komite) sunarlar.

Türkiye’nin çok gecikmeli olarak verdiği ikinci raporu 10 Mayıs 2010 Pazartesi günü 14:30 - 17:30 saatlerinde Cenevre’de yerleşik Komitede görüşülecek. Rapor, iddia edilenin aksine etkin sivil toplum katılımı ile değil, seçilmiş (!) sivil toplum kuruluşları katılımı ile yazıldı. Nereden mi biliyorum? Yazım aşamasında birkaç kez mercilere yazıp raporu paylaşmaları durumunda katkıda bulunacağımızı belirttik ve  aldığımız yazılı cevaplar aynıydı, “yazım aşamasında olduğundan yollayamayız”..!

Bu durumda raporun çocuk yandaşı olarak değil de hükümet yandaşı olarak yazıldığını tahmin etmek zor değil. Nitekim, 2006’ya kadar olan dönemi kapsayan rapor, çocuklar için ideal sistemi özetlemesi açısından kapsamlı ancak, uygulama ile örtüşür nitelikte değil. Kullanılan verilerin eskiliği ise negatif anlamda çok ilgi çekici. Zaten Komite de Ülke Raporundan çok sivil toplum kuruluşları tarafından yazılan Ülke Alternatif Raporu ile ilgileniyor.

Özellikle son dönemde karşımıza çıkan, gerek sivil toplum gerekse medya tarafından “Taş Atan Çocuklar” ve “Siirt Olayları” olarak etiketlenen, çocukların silahlı çatışmalarda kullanılması ve çocuğun cinsel istismarı konuları Komitede ince elenip sık dokunacak.

Türkiye, raporunda, Haydi Kızlar Okula kampanyasından da bahsediliyor. Dünyanın huzuruna sunulan raporda kampanya adının İngilizce’ye “Come on girls, let’s go to school!” olarak çevrilmiş olduğu son derece dikkat çekici (!) Sakın bu, “Hey girls, let’s go to school” olmasın. Ne diyelim, yapıyoruz oluyor işte...

Raporda, Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Çocuk Koruma Kanunu açılarından, Sözleşmenin dayattığı tüm hükümlerin yerine getirildiği, 81 ilden 77’sinde Çocuk Mahkemeleri kurulduğu bunlardan 13 tanesinin Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi olduğu yazıyor. Bu durumda, Komite “Taş Atan Çocuklar” ın neden 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılandığını sormaya hazırlanıyor. Türkiye, 10 Mayıs’ta öncelikle buna cevap verecek.

Komite, raporu çoktan okudu ve gerek medya gerekse sivil toplum aracılığı ile elde ettiği bilgilerden derlediği mevcut durum tespitlerini not etti. Notlar oldukça çarpıcı ve aslında arzu edilen şekilde yapılanmayı bir türlü beceremeyen sivil toplum kuruluşlarımızın görevini yerine getiriyor.

Ara not olarak belirtmek lazım, rapor yazımına katkıda bulunduğu beyan edilen UNICEF, aslında hükümet güdümlü bir sivil toplum kuruluşu olup, bağımsız değildir.

Komitenin tespitleri Türkiye’nin başının belası olacak gibi duruyor. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan rapor şeklen okunduktan sonra, Komite Türkiye’ye bir çok soru soracak ancak, sadece güncel konular açısından baktığımızda gelecek olan sorular çok belli.

Özellikle, duyurusu “Türkiye’de Kürt çocuklara eziyet ediliyor” şeklinde dünya çapında yapılan “Taş Atan Çocuklar” konusu üzerinde durulacak ve Türkiye’ye Terörle Mücadele Kanununun neden Sözleşme ve Ek Protokollerine uyumlu hale getirilmediği, meselenin neden doğrudan Ceza Kanunu içerisinde düzenlenmediği sorulacak. Sözleşmeye aykırı olarak 15 yaş üstü çocukların yetişkin statüsünde Özel Yetkili Mahkemelerce yagılanıyor olması kınanacak.

Bir diğer önemli konu ise Sözleşmenin tanıtılması, hükümlerinin uygulanmasının koordinasyonu ve izlenmesi ile ilgili sorumluluk yükletilen SHÇEK’in hantal yapılanması ile kaynak kullanımına dair sorunlar. Komisyona göre SHÇEK bu görevinde yetersiz kalıyor. Acaba Türkiye SHÇEK’i daha işlevsel kılmak adına neler yaptı?

Komite, raporlanmış çocuğa yönelik işkence ve istismar olgularının sayısının artışı ile de endişelerini dile getirecek. Otorite tesis etmek amacıyla çocuk dövmenin kültürel kabul gördüğünden ve yasaların çocukta ciddi fiziksel yaralanmalar olmadığı sürece buna izin verdiğinden bahsedilecek.

Çocuk fuhuşu ve pornografisi ile ilgili gösterilen merkez hükümet çabaları takdir edilecek ancak, Siirt’te olduğu gibi yerel hükümetlerin bile olguların üstünü örtme eğilimi olduğundan bahisle bu çalışmaların yetersiz olduğu görüşü benimsenecek.

Anlaşılan o ki, Komite, Başbakanı ve Milli Eğitim Bakanını dinlemeyecek ve Siirt konusu üzerine konuşmaya devam edecek. Hatta konuşulmasını engellemeye çalışmayın diye tavsiyede bulunacak.

Komitenin “Taş Atan Çocuk” larla ilgili tutumu ise çok net olacak ve Komite Anayasa değişikliği için ayrılan kısa süreyi göz önünde bulundurarak, Terörle Mücadele Kanununda sorunu çözecek bir maddelik değişikliğin hala yapılmamış olmasını, Türkiye’de Kürt çocuklara yönelik ayrımcılık uygulanıyora bağlayacak.

Söylemedi demeyin...

Yorumlar