Kim Korkar Hain AIDS'ten!

03 Aralık 2007

Çocuk mağduriyetlerini yazarken hep fiziksel, cinsel istismar, eğitim fakirliği, madde bağımlılığı konularına ağırlık verilmekte. Bazı konular var ki pek fazla dokunulmaz, adı anılmaz. Tıpkı çocukların cinsel sömürüsü gibi. Çocuk pornosu da bu konulardan biriydi ama Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği’nin 2006 yılında gerçekleştirdiği Çocuğa Karşı Cinsel İstismarın Günyüzüne Çıkartılması projesi kapsamında yapılandırılan 0216 450 54 54 numaralı çağrı merkezine (Çocuk Destek ve İmdat Hattı) gelen onlarca ihbar sonucunda nihayet kurumların dikkati çekilebildi ve nihayet 2006 yılı çocuk pornografisine ağır darbe vurulan bir yıl oldu. Bundan öncesinde sorunun varlığı kabul edilmiyordu bile.

İşte AIDS de böyle bir konu. Sorun var ama adı yok. Konuşmak bile ürkütücüyken Dünya AIDS Haftası 01 Aralık 2007 tarihinde başladı. Temalı günler ve haftalar, konuyla ilgili destek bulmak, toplumda bilinç oluşturmak adına gerçekleştiriliyor. Otoritenin ve medyanın böyle haftalardan etkilendiğini pek söyleyemeyiz. Sorun ayyuka çıkmadan her olgudan münferit olaydır diye bahsetmek genel otorite teamülüdür ne de olsa. Buna uygun olarak Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada Türkiye’de toplam 2 711 MÜNFERİT AIDS olgusunun varlığından bahsetti. Sayı diğer ülkelere nazaran düşük görünse de bana korkunç geldi. Bahsedilen sayının içinde hasbel kader ELIZA testi yaptırmış ve kayıt altına alınabilmiş olguların dışındakiler yok. Gerçek sayı üzerine tahmin yürütmek bile istemiyorum. Aklınızda bulunsun AIDS’in ortaya çıkması HIV kana bulaştıktan seneler sonrasına denk düşebiliyor. Bu süre içerisinde bilmeden korunmasız yaşanan cinselliklerden bahsetmek bile off ki ne off…

Anneannemin deyimiyle AIDS “pek fena bir hastalıktır” ve Türkiye’de AIDS’li olmak ileri acınacak bir haldir. Hızla yayılması için her türlü olumsuz koşul ve düşük bilinç düzeyi mevcuttur. AIDS’li kişiler sağlık hizmeti almak için gittikleri hastanelerden bile elleri boş dönebilirler. Örneğin AIDS’li bir gebenin doğum için bir hastaneye başvurduğunu düşünün. Vay vay vay haline…

Hal böyleyken böyle ancak daha ilerisini de dile getirmek gerektir. Bilinç düzeyi düşük dedik ya işte bunu biraz açalım. Bilinç düzeyi ne kadar düşük olabilir? Çok eşliliğin giderek arttığı bir ortamdan bahsediyoruz ve bu durum en eğitimlilerimizin arasında bile mevcut. Arsızca ilişki yaşayanlarda “ahlaksızlık” boyutunun (konumuz değil) ötesinde bir ölümcül sağlık problemi yüksek riskinin varlığından bahsediyoruz. İşte bilinç düzeyi bu kadar düşük toplumda. Eşlerini paylaştıklarını farkedenlerin salya sümük ağlamak ve lanet yağdırmak yerine yana yakıla test yaptırmaya koşmamalarından bahsediyoruz. İlk cinselliği yaşama yaşının 11 - 12’ye kadar düştüğünden bahsediyoruz. Çocuk fuhuşunun varlığından, AIDS ile doğan bebeklerden, AIDS’in daha sıklıkla görüldüğü 20’li yaşlardaki gençlerden ve bunların ailelerinden. Herkes tehdit altında diyebiliriz o zaman. İyi de herkes AIDS gerçeğinin ne kadarını biliyor ve korkuyla tedbir alıyor mu? Yoksa “atın ölümü arpadan olsun” salakçası dürtü kontrol mekanizmasının zafiyet halini mi tasvir ediyor?

Diğer taraftan “pozitifler” kimliklerinin bilinmesini haklı nedenlerle istemiyorlar. Çoğunun en yakın akrabaları bile konunun farkında değil. Bilinirlerse toplum dışına itilirler, işsiz kalırlar ve ayıplanırlar. Bilmemekse, “negatiflerin” haklarının ihlali olmuyor mu? Bu konuyla ilgili yasal düzenleme ne durumda? Aslında konuyla ilgili herşey ne durumda?

Öğrenecek, tartışacak, karar verecek, hükme bağlanacak, anlatılacak ve denetlenecek ne kadar çok şey var ve daha ne kadar yolun başındayız.

Şimdilik, “Kim Korkar Hain AIDS’ten?” diye soranlara sadece AKILLILAR diye cevap verelim.

Yorumlar