Git Evinde İç...

İlgilendiğim türde bir ihtilafın ortaya çıkabilmesi için en az iki kişi gerekli. Bireyin kendi ile ihtilafı ise psikologların ve psikiyatristlerin konusu. Eğer birey ben sigara bağımlısı olma özgürlüğümü istiyorum diye yırtınıyorsa, bu, kendisi ile bir ihtilaf içinde olduğu anlamına geliyor. Çatışma, bireyin içgüdüsel arzulanan fiziksel ve ruhsal sağlığı ile bağımlılığı arasında. Bağımlıya maddeyi bırak dediğinizde size ana avrat küfür ediyorsa, öncelikle bireyin kendi ile ihtilafına şahit oluyorsunuz demektir. Kendisi sizinle ve yasayla ihtilaflı olduğunu sanacaktır. Bu işten nemalananlar ise bu yanılgıyı bireye dayatmak için ellerinden geleni yapmaktalar. Bu işin böyle olduğuna, bilerek yapıldığına dair sigara sanayinin “ıslak imzalı” belgeleri mevcuttur ve bunlardan birini sizin için incelemiştim.

Bu iç ihtilafın çözümü bireyin tek başına bağımlılıktan arınmayı istemesi ve tek başına bunun için mücadele etmesi.

Maddeden arınma tedavisi için rıza aranması aslında Devlet’in konuya halk sağlığı açısından değil de kendi eksikliğini saklamak, sorumluluğunu üstünden atmak, alana para yatırmaktan kaçınmak telaşı içerisinde konuyu “olay münferittir”e indirmeye çalışmasıdır. Yoksa, akıllı olanlar, madde etkisi altında bir bağımlının özgür iradesinin ne kadar özgür olduğunu sorgular. Konuya hasta hakları açısından da bakabilir ve tedavi olmanın keyfiyetinin hastaya ait olduğunu savunabilirsiniz ancak, hastanın yüksek yararı diye de bir kavram mevcut olmalı. Toplumun yararları ise bireyin kendine zarar verme özgürlüğünden (!) önde tutulmalı. Buna demokrasi deniliyor... İşte bireyin iki boyutlu ihtilafı bu aşamada üç boyut kazanıyor ve ilgi alanıma giriyor.

Bireyin kendine zarar vermesi suç mudur sorusu ciklet gibi çiğnenir ara ara. Sigara tüketmek de bireyin kendine verdiği bir zarardır. Bunun aksini sigara imalatçıları bile erkek/kadın gibi ortaya çıkıp söyleyemiyorlar, kıvrım kıvrım kıvırmak moda olmuş aralarında. Para insana neler yaptırıyor...

Evet, yasalarımıza göre intihar etmek, kendine zarar vermek suç değil ama bu, bireyin yaşama hakkı ile çelişen bir durum. Karşıtlar ise buna bireyin yaşama hakkından feragatı derler. Anneannem buna “bok değil kaka” der. Bense temel haklardan feragat edilemez derim. Devlet, sigara imalatını serbest bırakmakla bireyin kendi içinde ihtilafa düşmesini teşvik etmektedir derim. Bağımlılıktan arındırma gibi bir plan programı hiç olmamıştır derim.

Yasaktan dolayı AKP’yi tebrik ederdim ama şahit olduğum üzere öncelikli amacın alkolün yasaklanması olduğuna dair Sağlık Bakanı’nın alenileşmiş beyanı var ve ayrıca yasağın yürütmesinde çok da samimi olduklarını düşünmüyorum. O yüzden iki yüzlülüğü tebrik edemeyeceğim. Yine de ekmeğe gönüllü gönülsüz yağ sürdükleri için takdir eden etsin derim.   

Peki, CHP olsa buna ne der?

Dışarıdan safça bakıldığında CHP ne dediğini bilmiyor gibi görünmekte. Sigara yasağının devreye girmesiyle çarşaf çarşaf ortaya dökülen toplumun şu kadarı sigara içmiyor, şu kadarı sigara içiyor yüzdeleri CHP’yi yeni bir oy potansiyeli oluşturan ayrımcılığa kavuşturmuş oldu.

Yasak yasasını çıkartan AKP. AKP bundan oy anlamında nemalanacak. Gelir anlamında telaş etmesine gerek yok çünkü vergilerin arttırılan oranları geliri dengede tutuyor. Memleketin önemli yüzdesi de sigara kullanmıyor gözüküyor.

Derhal bu oy potansiyeli ortadan kaldırılmalı ve karşıt kutup yaratılarak lehe oy olarak yakalanmalı.

CHP’nin ilk hamlesi “sigarayı İslam’ın reddettiği ve inşaallah alkolün de yasaklanacağı” aklına karşıt kutup yaratmak oldu. Hamleden beklenti hüsranla bitti. Zaten çok beceriksizce hazırlanmış bir hamleydi bu. Oruç tutanların çoğu sigara yoksunluğundan yakınırlar yani Müslüman’ların önemli bölümü sigara tüketir. Kimse yemedi bu manevrayı.

Başka bir hamle düşünülmesi kaçınılmaz oldu. Birileri düşünmüştü çoktan ve CHP bu sefer işletmelerin kar ve zarar durumlarını, yetmedi tütün yetiştiricilerinin mağduriyetlerini satmaya kalktı topluma. Belli miktarda yandaşları oldu tabii. Kahvehaneler adam doluydu. Barlar, lokantalar, sahipleri falan.

Üzerinde çalışılan ayrımcılık senaryoları yetti mi? Yetmez... Hala sigara karşıtları büyük çoğunlukta. Sigara karşıtı kavramını biraz açmak gerekecek. Gerçek sigara karşıtları yanındaki bay veya bayan sigara içmek için sokağa, bahçeye, balkona çıkınca onunla birlikte çıkmayıp masayı ve kendine saygısını bekleyendir. Sigara içmemek yetmiyor.

İşte bu hamleler için kanun teklifleri falan hazırladı CHP. Meclis matematiğine göre reddedileceklerdir ya da AKP tükürdüğünü yalayacaktır. Yalarsa, oy kaybeder. Yapmayacaktır...

Demek ki sigara üreticilerinin, ay pardon (!) CHP’nin başka hamle yapması kaçınılmazdır. Tanrım, oy yaratılabilecek kutuplaşma zemini var ama bir türlü paraya, ay pardon yine (!) oya dönüştürülemiyor, CHP çıldıracak !!!

İmdada CHP Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün oğlu Tevfik Sönmez Küçük yetişiyor. Kendisi stajyer avukatlarımızdan ve aynı zamanda Anayasa Hukuku üzerine doktora yapıyor. Gel zaman, bu zaman tesadüf bu ya sigara içiyor bir Çanakkale restoranında. Ceza alıyor 69TL cinsinden. Hukukçu bile bile suç işliyor ve ceza alıyor.

Şimdi artık elinde ceza makbuzu var hukuksal işlem başlatmak için. Tevfik Sönmez Küçük’ün büyük bir inancı var savunulması gereken. Özgürlüklerin sigara içmeyenlerin olduğu kadar sigara içenlerin de hakkı olduğuna inanıyor. Yazdıkça gülesim geliyor ve kendimi kınıyorum ben bir komedi yazarı değilim diye. Ama yazmasam da topluma yazık olacak. Küçük’ün babasına şu aşamada sorsanız, oğlu yetişkin bir yurttaştır, hakları vardır, sırf kendisi Milletvekili diye diye diye...

İşte bu özgürlük talebine bir yanıt: Bireyin şahsına ait alanlarda, evinde, arabasında hatta vicdanı el veriyorsa ki verir çünkü o birey bağımlıdır çocuklarının yanında sigara içme özgürlüğü var. Kapalı alanların dışında açık alanlarda da sigara içme özgürlüğü sınırsız. Ancak, demokrasilerde özgürlüklerin sınırsız olduğunu kimse söyleyemez. Aslında özgürlük talebi salt sigara içebilmek ile ilgili değil. Maksat sıcak ortamda, konforlu şekilde, rahatsız olmadan sigara içmek özgürlüğü talebidir. Bu, benim özgürlük sınırımın ve sağlıklı yaşama hakkımın tecavüze uğraması demek olur ki Dünya üzerinde buna hükmedecek her hangi bir hakim düşünemiyorum. Git evinde iç .... diyeceklerdir.

Haydi topyekun bir araya gelin bu cevaba cevap yazın.

Küçük, resmen Anayasa’ya aykırılık itirazıyla idari işlemin iptali talebinde bulundu ve kendisine kesilen ceza olayının Anayasa Mahkemesi’ne intikali için dava açtı. Daha fazla söz yazmayacağım. Böyle saçma bir şeyi yazmaya devam edersem de kendime yazık etmiş olurum.

Anayasa Hukuku doktora öğrencisi Küçük’e cevabı Anayasamız 58. Maddesi versin;

“Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.”

Sigara alışkanlığı kötü bir alışkanlıktır, aksini söyleyen cahildir.
Devlet’in görevi gençleri cehaletten de korumaktır.

Yorumlar