24 Aralık 2007
Olayların geçtiği yer hep "Uzak bir ülke"dir. O ülkenin de genellikle bir padişahı vardır. İşte masallar hep böyle başlar. Çocukken hangimiz masal diyarlarına gitmedik… Masalın içine dalıp sevinçlerini, korkularını taa içimizde yaşasak da aslında başa gelenler bizim başımıza gelmezdi. Bu iyiydi.
Derken büyüdük ancak, hep başkalarının başına gelir tutumlarımızı terketmedik. Masalların dışında kalan yakın çevrede de, yaşam koşulları gereği diyelim, zaten komşuluk ilişkileri giderek zayıflamışken, dertler ve tasalar hep başkalarının başına gelir biz de vah vahlarız.
Ya bir gün vah vahlanacak durumda kalan siz olursanız? Her çocuğun anne ve babasıyla birlikte sağlıklı gelişim hakkından faydalanmasından bahisle şu meme kanserinin biz kadınlara ettiklerine küfür etmek geliyor içimden. Küfürün çapını geniş tutup kendimizi de hedefin içine almak gerekiyor. Yoksa emir büyük yerden ama ayrılık olmasa...
Vah vahlayamadım bile, haberi aldım ve dondum kaldım. Şimdi inanıyorum ki mutlaka başaracak. Bunu çocuklarına borçlu.
Meme kanseri çok sık görülen bir tür. Kusura bakmayın bu yazıda sayılar ya da veriler ya da adı her neyse mümkün olduğunca kişiliksiz, yılların gelişmemiş, sıkıcı formatına bağlı türde bir uslup kullanamayacağım. Üzüntüden canım acıyor. Meme kanserinin kaçıncı sırada olduğunu bilmenin pek de büyük bir önemi yok. Çok sık görülen dediysem anlayın işte. Tedavide başarı da bir o kadar sıklıkla mümkün. Erken tanıya ve türüne bağlı olarak.
Bu yazı aslında bir sitemdir kendisini muayene etmeyen, bunun nasıl yapıldığını öğrenmeyen, mamografi ve ultrasound gibi teknolojileri es geçenlere. Git, yılda bir yarım gün kendine ayır ve bunu sadece kendi refahın için değil çocuğuna/çocuklarına saygın olduğu ve onlara anne bakımını borçlu olduğun için. Ama durum bu değil maalesef. Dertler hep başkasının başına gelir... Üst düzey sosyo-ekonomik statü sahibi bireylerin bile tutumu böyleyse, diğerlerinin davranışlarını nasıl değiştireceğiz. Moral bozucu.
Tüm kampanyalara ve sınırlı da olsa ücretsiz hizmetlere rağmen meme muayeneleri aksatılmakta. Zaten koruyucu hekimlik uygulamaları, meme kanseri tarama hizmetleri sınıfta ve bunların masraflarının SSK dan ödenmeleri başka zamana kaldıysa da mevcut hizmetlere ulaşımda eşitsizlik olduğu ve bunun en önemli sebebinin hizmetin kadınlar tarafından talep edilmemesi üst düzey bilinçsizliği ve sorumsuzluğu olduğu kesindir. Düşük kapasiteli hizmeti üretip de talep gelmemesi için dua etmek yıllara sari genel geçer bir Hükümetler tutumudur nasıl olsa. Var mı var... Tabii, Türkiye Üreme Sağlığı Programı kapsamına da alınmış, birkaç stk tarafından da çalışılan bir konudur.
Bu yaygın sağlık problemiyle ilgili işletmeci gözüyle yorum yapacak olursam; kanser tedavisi oldukça maliyetli bir tedavi süreci. Bu bir yana, hastanın iş göremezlik dönemlerinde ya da ALLAH KORUSUN ölümüyle iş gücü kaybı durumunda SSK’ya binen maddi yükün, SHÇEK’e binen çocuk bakım yükünün maliyetini hesaplamaya ahh bir kalksalar acaba hükümetler erken tanı konusunda, ücretsiz tarama hizmetlerinin yaygınlaştırılması konusunda yatırım ve tanıtım yaparlar mı? Sanmam, popüler gündem insan hakları savunuculuğudur. Aydınlar ve olmazsa olmaz AB bu savunuculuk içinde bile ayrımcılık yaparken bireye ait münferit bir hastalıkla niye uğraşılsın. Bu hastalığın ekonomiye vurduğu sekteyi hesaplamaya ne gerek var. Diğer taraftan anneyi kaybedince tek ebeveyn olarak babanın çocuk yetiştirme (yetiştirememe) yüküne ve bu şekilde istismar ve ihmal edilme riski ile buluşan çocuklara ne demeli.
Masallarda zaman ve mekan bilinmezse de, o hep “uzak bir ülke” yoksa çok mu yakın . . .
Yorumlar