29 Ekim 2007
Bursa’da 17 yaşındaki çocuk annenin 13 aylık bebeğine işkence eden iki yetişkin erkek. Adam diyemedim, pardon. Adam kelimesinin içinde farklı değerler var. Bu ilkeller o değerlere sahip değiller. Herşeyin başı eğitim olsa da bu ilkeller açısından geçerli değil.
Bebeğe işkence etmiş ilkeller, üzerinde sigara söndürmüşler ve dayak nedeniyle oluşan travmanın ardından bebek daha hayati tehlikeyi atlatamamış. İnsanın içi acıyor... Ne malum ki bebeğe uçkurlarını da çözmediler ve izleri kaybolmuştur çoktan. Genç kız ve çocuk merakı üst düzey eğitimliler arasında bile mevcut. Bir başka yazıda sübyancılık konusuna değinme ve kavramın orta yaşı geçmiş erkeklerin kendinden 20 yaş genç kadınlara salya sümük sarkma ve bundan hastalıklı zevk alabilme durumlarını da kapsayan yepyeni bir tanımını da sunma hakkımı saklı tutuyorum. Tabii yazıda sapık ilişkideki karşı partnerin IQ ve EQ seviyelerinden ve düşük seviye ile yetinebilen diğer partnerin IQ ve EQ hallerinden de bahsederiz. Çocuk annenin birlikte yaşadığı iki ilkel kendisinden yaşça çok büyüktür diye.
Olguda anneye bakalım. Anne daha 17 yaşında. Bebek 13 aylık olunca annenin 15 yaşında gebe kaldığı ve 16 yaşında doğum yaptığı anlaşılıyor. Haberde bebeğin babasından hiç bahsedilmiyor. Burada bebeğin evlilik dışı olduğunu düşünme hakkımı kullanıyorum. Zaten resmi nikah olmuş olması mümkün değil ama memlekette alternatif nikah sistemi her türlü yasağa rağmen mevcut. Bu türlü bile bir nikah olmadığı anlaşılıyor. Her iki çocuk da sahipsiz.
İki ilkel, dürtü kontrolu 0 seviyelerinde, çocuğa işkence ettikleri için tutuklanmışlarsa da çocuk anne tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış. Bebek devlet koruması altına alınacakmış, eğer yaşama tutunabilirse. Çocuk anneye karşı işlenen suçtan ise haberci haberde bahsetmeye gerek duymamış, bilgi aldığı yetkililer de farkında değillerdir ki haberciye bundan bahsetmemişlerdir.
Şimdi sormak istiyorum. Gebeliğin başlamasıyla doğan bebeğin hastaneye intikal ettirilmesine kadar geçen zaman içerisinde;
Çocuk annenin ana-babası neredeymiş?
Çocuk annenin oturduğu mahallenin muhtarı neredeymiş?
Çocuk annenin oturduğu mahalledeki komşuları neredeymiş?
Bu yaşta evlilik dışı çocuk doğuran bir annenin ve çocuğunun başı belaya girmesin diye Devlet ne gibi önlemler almış ve bunları topluma duyurmuş?
Bu çocuk hastanede doğum yaptıysa sağlık görevlileri neden durumu sosyal hizmetlere bildirmemişler?
Şimdi herşey bittikten, çocuklar mağdur edildikten sonra Devlet bebeği yaşarsa koruma altına alacakmış.
Yavaşsınız çok yavaş. Sorsanız, “haberimiz olursa müdahale edebiliriz” derler. Uyanık olmak iyidir de aynı uyanıklığı suçu öngörmek için kullanmak vicdanına sahip olmak da iyi olurdu.
Eksiksin ey Devlet, eksiksiniz ey yurttaşlar. Bu memlekette muhtarlar ne işe yarar? Çok soran, her gireni çıkanı kolaçan eden mahalle muhtarlarımıza ne oldu?
Bu saatte kimsenin timsah gözyaşlarına da inanasım gelmiyor, boşuna ağlayıp vah vahlanmayın. Ben artık ağlamıyorum, KIZIYORUM. Siz de kızın, hizmet bekleyin.
Bu memlekette kimse koruyucu önleyici tedbirler diye birşey duymadı mı? Bu memelekette adliciler suçun önlenmesi gibi bir kavram duymadı mı? Biz hala çocuk istismarı nedir anlata duralım birbirimize.
Bu çocuklar içimizde, yanıbaşımızda nasıl saklı kalabildiler?
Eksikiz, samimi hiç değiliz...
NOT : Bugün 29 Ekim. Cumhuriyetimiz sadece kutlu olmasın lütfen, akıl da olsun. Cumhuriyete sahip çıkmak ayıp değildir, çocuklarımıza GÖREVİMİZDİR.
Yorumlar