Dilencilik Kültürü

08 Ekim 2007




Türkiye kültürlerin beşiği olarak anılmaya ve bu zenginliğimizin bedeli olarak dıştan güdümlü iç savaşmaya devam ede dursun, memleket dilencilik kültürü ile başedemez duruma geldi/getirildi. Bunu mevcut sosyal politikalara borçlu olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Yine de yoksullara sadece acımakla yetinen, fazla da muhatap olmak istemeyen yurttaş kitlesinin varlığı da gözardı edilemez.

Yoksulluğumuzla ne yapmak istediğimize artık karar vermemiz gerekli. Dünya yoksullukla mücadele etmeye başlayalı çok oldu. Bizde de, yazılanlar, çizilenler, toplantılar her zamanki gibi var ancak yürütmede henüz ‘Bismillah’ çekemedik. Toplantılardan çıkan tespitler, sonuçlar, görüşler Devlet’in bir kulağından giriyor diğerinden çıkıyor bile diyemiyeceğim, kulağından içeri bile girmiyor. Devlet herşeyi biliyor ve yapılabileceğin en iyisini zaten yapıyor! Zaten şikayet edenlerin sesi çokca çıkmıyorsa, sorun falan da yok demektir! Katılım hakkı da görüşün alınması ile sınırlıdır ve alınan görüşün uygulanması gerekmez!

Yoksullara karşılıksız yardım dağıtmaya bayılıyoruz. Onları arsızlaştırıyoruz yani aşağılamış oluyoruz. Dilencilik kültürünü yaratıyor ve geliştiriyoruz. Nereye kadar? Devlet’te bu işe ayıracak para kalmayana kadar. O zaman ne olur? Sivil toplum cicidir ve para toplama kampanyaları başlatır. Aynı sivil toplum tespitlerde bulunur, önerilerde bulunursa, öcü olur. Kimse dinlemez.

Hal böyleyken Devlet ve sivil toplum ve dahi yurttaşlar yoksulların gününü kurtarmak için yarış içine giriyor. Elimizi cebimize atıp parayı kampanyalara yatırdığımızda sosyal statümüz artıyor, vicdanımız rahatlıyor. Sonra dönüp sokakta elini açmış, iyi şeyler için dua ederek karşımıza çıkan dilenciyi azarlıyor, rahatsız etmemesini söylüyoruz. Dilenci de zaten kaçın kurası haline getirilmiş, istiyor da istiyor, alamayınca bedduayı patlatıp bir başka potansiyele doğru yürüyüp gidiyor. Arada ne fark var? Kız çocukların okullaştırılması kampanyalarının farkına varan yoksul yurttaş da okuldaki kızını eve kapatıp, para vermezseniz kızı okutamam şekline bürünüveriyor.

İşte bu aşamada aklımdan bir ses, temel eğitimin ücretsiz olduğunu söylüyor, temel eğitimini tamamlamamış çocukların çalıştırılamayacağını söylüyor, bağnazların kız kısmı okula gitmez saçmalıklarına inat bu memlekette yaygın (açık) eğitim olduğunu söylüyor, eğitime katkı vergilerinin varlığını söylüyor. Peki biz ekstradan paraları niye topluyoruz? Soğuk, karlı kış günlerinde yolu kapanan köylerden en yakını bilmem kaç kilometre uzaktaki okullara çocukları neden yürütüyoruz? Her köyün bir kahvehanesi ve televizyonu yok mu? Mutlaka bunların masa ve sandalyeleri de vardır. Çocuklar köylerde günde iki-üç saat açık eğitim programlarını izleseler de okullaşsalar ya. Yılda sadece iki kere sınava girmek için en yakın bilmem kaç kilometredeki okula yürüseler ya.

Parantez açmak gerek: Örgün eğitim ücretsizken, yaygın temel eğitimin neden ücretli olduğunu hiç düşündünüz mü? Düşünseniz ne olur, mantığı anlayamazsınız. Şimdi sorsak, mesele etsek kızarlar...

Özellikle kız çocuklarımızın okullaşamama sorunumuzun çözümü için para toplamaya devam mı edeceğiz ki dilencilik kültürünü körüklemiş olalım yoksa alınmış tedbirlerden ve hukuk kurallarından faydalanarak mı sorunu çözeceğiz buna artık karar vermenin zamanı geldi ve geçiyor. Devlet’e kalsa hal böyle devam etmeli. Okullar yurttaşın ekstradan ödedikleri ile yenileniyor, yenileri yapılıyor, yoksulların günü kız çocuk başına 100 YTL/ay gibi bir paraya kurtarılmış olunuyor. Gerçekten buna inandık mı? Peki, eğitime ayrılan bütçe ne durumda? Okul müdürleri hala bağış almadan çocukları okula kaydetmiyorlar, ısınamayız, temizlenemeyiz sonra diye. Okullara bağış toplama yasağı da getirilmedi. Bu “bağış olmadan kayıt yapmam” diretmesi kadar “çocuğunu okula yollamazsan cezanı çekersin” hukuki dayanağımızı uygulamakta diretsek, fiziki koşulları sağlamakta çok zorlandığımız örgün eğitim gibi yaygın eğitimi de ücretsiz yapsak, sorunu çözmekte daha akılcıl davranmış olmaz mıyız?

Yoksa Biz dilencilik kültürünü çoktan benimsedik ve tatile (balkona) çıktık mı?

Yorumlar