23 Nisan 2007
Bayram yazıları yazmak bana göre değil. Ama görev görevdir. Bir yandan bayram havası estirmeliyim bir yandan da bayram edecek ne var diye sorgulamalıyım.
Bayrağım dalgalanıyor, Atatürk yine bana karşıdan bakıyor. Gelmiş geçmiş tüm ofis alanlarımda Atatürk’ü hep karşıma oturttum. Sıkıldıkça, başedemedikçe gözlerine bakıp yeniden başarma hırsıyla dolayım, "damarlarımdaki asil kan" delikanlı delikanlı akmaya devam etsin diye. Yani resmi arka duvarına göstermelik asıp, orada varlığını unutanlardan değilim. Bugünkü moda deyim ile “sözde değil, özdeyim”. Bu durumda bana hergün 23 Nisan.
Atatürk, çocuklara haklarını aslında Birleşmiş Milletler’den çok önce tanımış bir önder. Meclis’te koltuğunu çocuğa bırakarak çocuğun katılım hakkına atıfta bulunmuş bir önder. 2 Eylül 1990 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin gerekçesinde yer alan özgürlük, adalet ve barış (Ulusal Egemenlik) üçlemesini 1920’de hayata geçirmiş bir önder. Aslında günün anlam ve önemi doğrudan çocukla ilgili bir konu değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu yani Ulusal Egemenlik. Çocuklara atıfta bulunulması ise çocukların demokrasiye aktif katılımlarını teşvik etmek için. Katılım hakkına duyulan saygıdan ve öğreti olması umudundan.
23 Nisan yazımın başlığı sevgili Mustafa Kemal’in bir güzel sözü oldu. Bu söz çocuklara önem vermemiz, onlara değer vermemiz gerektiği ve çocukların katılım hakkı olduğu konusunda bir öğreti. Tam bir slogan. Çocuklara değer verelim, onları dinleyelim ki büyüdüklerinde ... Bizim gibi olabilsinler diyebilmeyi çok isterdim ama buradaki yorum maalesef bizim gibi olmasınlar olarak çıktı.
Neden bizim gibi olmasınlar? Çünkü biz çocuklarımızı döveriz, biz çocuklarımıza söveriz, onları sömürürüz, istismar ve ihmal ederiz. Düğünlerde kafalarına sıkarız, trafiğe canlarını veririz, onları kırlarda koyunlara çoban ederiz. Okutmayız çocuklarımızı, aşılarını yaptırtmayız. Doğduklarında kimliklerini çıkartmayız, öldüklerinde... gerekirse bizzat öldürürüz. Biz bunları çocuklarımıza yaparken bize dur demesi beklenen Devlet acaba çocuklara ne kadar değer vermektedir.
Ve yine biliyorsunuz ki çocuklarımızın katılım hakkı da çok önemli bir hak ve bu hak hep kıyıda köşede bırakılmıştır. Çünkü bu hakkın kıymeti yeterince bilinmez, ihlal durumları yeterince sansasyonel ve kalp ağlatıcı bir konu olarak görülmez. Her sorunun topluma yansıma boyutu vardır ama çocukların katılım hakkının ihlali durumunda topluma ne gibi olumsuz yansımalar olur bilinmez. Bilinmezse de farketmez! Türkiye’de hiçbir partinin programında çocuk sorunları yer almaz, partiler programlarını yaparken çocuk katılımını sağlamazlar, zaten bunu nasıl yapacaklarını da bilmezler. Çocuklar hep sorun olduklarında araştırılır ve öylece bırakılır ya da bayramdan bayrama sevinçle anılırlar, siyasete alet edilirler.
Atatürk, gerçekten çocuklara bir bayram hediye ederek ve bayramda Devlet Kurumlarının koltuklarını onlara bırakarak çocuk katılımının önemine parmak basmış. Çocukların dört temel hakkından biri olan katılım hakkı bundan daha asil nasıl öğretilebilir. Kendisi Küçük Hanımlar ve Küçük Beyler diye hitap ettiği çocukların tüm söylemlerine kulaklarını dört açmış. Onlara, “Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz...” demiş. Sayın Önderim, sayenizde kendimi kıymetli bulurum. Beklentilerinize layık olmak için çok çalışıyorum.
Gel zaman git zaman çocuğun katılım hakkı çocukların Devlet törenlerinde aksesuar olarak kullanımına kadar aşağılanmış. Çocuklar, kendi duygu, düşünce ve isteklerini dile getireceklerine Devlet tarafından onaylı, yetişkin metinlerini okumaya zorlanmış koltuklarda. Çocukların bu anlamlı gününde Meclis Başkanı’nın konuşmaları siyaset/propaganda kokmaya başlamış.
Olsun, yeter ki biz “Her kuşak kendisinden sonraki kuşaklara daha iyi bir Türkiye bırakmak sorumluluğunu üstlenir” düsturumuzdan taviz vermeyelim. Bunun görevimiz olduğunu asla unutmayalım. Nasılsa Meclis’te biz temsil edilmiyor muyuz. Çocukların katılım hakkını da biz teslim ederiz.
Bize hergün 23 Nisan...
Yorumlar