Çocukların Her Türlü Hakları

07 Mayıs 2007

Çocuk hakları konusunda çalışan uzmanlar ve duyarlı yurttaşlar genellikle çocuğun istismarı konusuna kafalarını ve vicdanlarını yorarlar. Konu çok vahimdir ve ağırlıklı olarak bu konularda çalışmak doğaldır. Doğaldır doğal olmasına ama çocuk istismarında önleyici tedbirler maalesef hayata oldukça kısıtlı geçirilebilmektedir. Risk altındaki çocuklar kavramı işte bu önleyici tedbirler kapsamında ortaya atılmıştır ve bana soracak olursanız, istismarın sadece aileden gelmediği akılda tutularak, her türlü tedbire rağmen aslında her çocuk risk altındadır.
Çocuk istismarı yetişkinleri eğiterek önlenebilir mi? İçimden evet demek gelse de hayır maalesef. Kimi nasıl eğiteceksiniz? Ne diye eğiteceksiniz? Çocuğa karşı istismar suçtur ve istismarın kötü birşey olduğunu zaten herkes bilmektedir. Sorun bakalım bir anneye çocuğunu dövüyor mu. Cevap mutlaka, “hayır, olur mu öyle şey” olacaktır. Sorun bakalım bir adama çocuğu taciz ediyor mu. Cevap mutlaka, “olmaz öyle şey” olacaktır. Yani herkes çocuk istismarının kötü bir şey olduğuna, suç olduğuna, ahlaksızlık olduğuna zaten vakıftır. Daha ne eğitelim?
Peki, çocuk istismarı çocukları eğiterek önlenebilir mi? Evet, önemli ölçüde önlenebilir. Çocuklara istismardan korunmayı ya da haklarının neler olduğunu öğretiyor muyuz? Hayır, öğretmiyoruz. Bu konuda çalışmalar var mı? Hayır, kaleme gelecek çalışmalar yok. Milli Eğitim, Sağlık, Sosyal Hizmetler, Adalet - ki çocuk hakları tüm kurumların çalışması gereken bir konudur -  Sözleşmenin 42. maddesi gereğince Sözleşmenin ilke ve hükümlerinin çocuklar ve yetişkinlere yaygın olarak öğretilmesini sağlama yükümlülüklerinin farkında bile değillerdir.
Hepimiz polisçilik oynayamayacağımıza ve mevcut kapasitenin yetersizliği nedeniyle suç mağduru çocukların tümünü tespit etsek bile rehabilite edemeyeceğimize, koruma altına alamayacağımıza göre bir an evvel çocuklarımızı hakları konusunda eğitmeye başlamakta fayda var.
Milli Eğitimin çocuk hakları konusunda yayınladığı genelge mevcut tabii. Şeklen zaten herşey mevcut ama uygulamaya baktığınızda genelgeye rağmen henüz okullarda çocuk hakları klüpleri hayata geçirilememiş durumda. Bunu ölçümlemenin yöntemi çok basit. Üst düzey eğitim veren herhangi bir ilkokulun herhangi bir öğrencisine Çocuk Hakları Sözleşmesini bilip bilmediğini sorun. Bu çocuğa Sözleşmenin ilkelerinin neler olduğunu sorun, size (1) ayrım gözetmeme, (2) çocuğun yüksek yararı, (3) yaşama ve gelişme hakkı ve (4) çocuğun görüşlerine saygı diye sıralayamayacaktır. Çocuklarımız haklarının; yaşama, gelişme, korunma ve katılım üst başlıkları altında toplandığının farkında bile değillerdir. Çok üzgünüm ama ilkeleri sıralayabilecek eğitimci sayısı da azdır.
Toplumun yetişkinlerine de soralım onlar da bu ilkelerden ve haklardan habersizdir. Bu, 2 x 2 = 4 temel bilgisini bilmemek ile eş değerdir. Sokaktaki insanı bırakalım, çocuğa çok duyarlı nispeten bilinçli yurttaşlara, çocukla ilgili çalışan bazı uzmanlara soralım Sözleşmenin 42. maddesi hakkında bilgi sahibi olmadıklarını göreceksiniz. Çocuk hakları kavramının çocuğun fiziksel ve cinsel istismarı ile eş tutulduğunu kavradığınızda gerçekten siz de benim gibi rahatsız olmuyor musunuz? Çocuğun eğitim alma hakkı topyekun çalışılıyor diyebilirsek de ben yine Sözleşmeye bağlı olarak çocukların “kaliteli” eğitim alma hakkına hiçbir türlü atıfta bulunulmadığına dikkat çekmek isterim.
Yazının başlığı çocukların her türlü hakları. Bunların neler olduğunu biliyor muyuz? Üzgünüm bilmiyoruz. İşte en basit haliyle bir örnek:
Yeni doğan ölümlerinin önemli bir yüzdesinin önlenebilir hastalıklardan olduğunu ve bu bebeklerin yaşama haklarının tedbirsizlik ve ihmal nedeniyle ellerinden alındığını düşünecek olursak ihmalin de bir tür şiddet olduğunu söyleyebilmeliyiz. Bana soracak olursanız çocuğunu ölümüne döverek istismar eden ebeveyn ile çocuğuna gerekli bakımı vermeyerek ölümüne sebep olan ebeveyn arasında hiç fark yok. Burada ihmalin bilgisizlikten ve yoksulluktan kaynaklandığı şeklinde bir yorum yapmak da açıkçası durumu ebeveyn lehine hafifletmekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu affedici tutum, “çocuk yetiştirilmesinde ana-babanın doğrularına öncelik verilmesini” ¹ getiren bir yaklaşımdır. Kabul edilemez.
İşte burada çocuklara evlilik öncesi anne-baba olmanın nasıl birşey olduğu öğretilmesinin menfaatinden bahsedebiliriz. Çocuklarımıza ev ekonomisi dersleri de vermeliyiz ki geçimin ne demek olduğunu anlayabilsinler. Bakabilecekleri kadar çocuk yapmaları üzerine kafa yormaya başlayabilsinler. Çünkü çok çocuk sahibi olup bebeklerini ihmal ederek ölümlerine sebep olabilecekleri gibi kendi yaşam kalitelerini de düşürmelerine zemin hazırlamaktadırlar.
Çoğumuz ihmal işte der geçeriz. Çocukların her türlü haklarını kaleme almalı ve savunucusu olmalıyız.
Çocuklara haklarını öğretmeliyiz.
 ¹ Prof. Dr. Yıldız Pekşen, Kadına Yönelik Şiddet sunumu, 2007

Yorumlar