Affetmiyorum

17 Aralık 2006

Bağışlamak, hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek. Affetmek işte böyle tanımlanıyor. Kimi insan affetmeyi seviyor. Affetmek ona kendini büyük, ilahi hissettiriyor. Kimisi kısaca “Allah affetsin” deyiveriyor. İnsan ölünce hoca kullardan helallik soruyor. Toplumda affetmek işte böyle birşey. Herhangi bir standart yok. Şu kazık affedilir, bu kırma affedilmez. Böyle birşey yok. İsteyen istediğini istediği zaman affedebiliyor ya da affetmiyor. Sanırım bu, bireyin ne kadar zarar gördüğüne, ne kadar kırıldığına veya ne kadar sabırlı, ne kadar ilkeli olduğuna bağlı birşey. Özetle, ikili ilişkilerde affetmek keyfe keder bir durum.
Ben affetmemeyi çok seviyorum… Kendimi büyük hissetmek değil, özgür hissetmek istiyorum. Peki ya Devlet suçu affederse neler oluyor? Hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Kendini inkar ediyor.
Meclis affetme yetkisini elinde tutuyor. Çok fazla hükümlü ve yakını var. Hmm, oy potansiyeli büyük ve hükümlüleri beslemek Devlet’e yük. Meclis kurulduğu tarihten günümüze 51 ayrı af yasası çıkardı. Son af, 8 Aralık 2000 tarihinde kabul edilen 4610 sayılı “23 Nisan 1999 tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun” un Kurban Bayramının hemen öncesinde 23 Aralık’ta Resmi Gazetede yayınlanmasıyla Rahşan Affı olarak canımızı ve adaletimizi yaktı. Affın tek bir bireyi salıvermek için bile çıktığı zamanlar oldu.
Bu öyle bir kanundu ki iyi halli olduklarına bakılmaksızın 10 yılın altında ceza alanların hepsi (devlete karşı işlenen suçlar ve ırza geçme hariç) yani hırsızlar, katiller akşamdan sabaha serbest bırakıldılar. Hükümlülük sürelerinden 10 yıl indirim yapıldıktan sonra ceza süresi veya hükümlülük süresi dolmuş olanlar da paçayı sıyırdılar. Kurban Bayramını sevdikleriyle kutladılar. Ya mağdurlar? Onlar ağladılar, isyan ettiler. Kendilerine saygısızlık yapılmıştı. Hakları hiç edilmişti. Üstelik böyle bir ciddi konuyu 4 madde hükme bağlıyordu. Üçüncü madde uygulama tarihini, dördüncü madde ise uygulayıcıyı belirleyen maddelerdi. Yani topu topu 2 madde, bireyin babasını, kardeşini öldüreni affediveriyordu. Mağdur tarafa soran olmadı. Oysaki onlar affetmemeyi seviyorlardı. Affetmiyorum diye bağırdılar. Meclis duymadı.
Şimdi artık duyurma zamanı. Hiç değilse bu Meclis’e şunları hatırlatacağız;
Cezanın infazı, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın, suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar.
İnfaz süresince eşit ve aynı durumda bulunan mahkumlar arasında ayırım yapılması, Anayasa'nın, hukuk devleti ve yasa önünde eşitlik ilkelerine uygun düşmemektedir.
Şartlı salıverme hükümlünün iyi hal nedeniyle ödüllendirilmesidir. Kanunla firarda bulunanlar bile affedilmiştir.
Kanun, toplum vicdanını yaralayıcı va aynı zamanda af beklentisiyle suça özendirici niteliktedir.
Her Aralık’ta ciğeri yananlar biraraya geldiler ve AFFETMİYORUM kozasını kuruyoruz. Amaç, Meclis’ten şahsa karşı işlenmiş suçları affetme yetkisini almak. Meclisi suç işleyeni cezalandırma sorumluluğundan özgür bırakmayacağız. Çünkü, afla salıverilenler beklendiği gibi suç işlediler. Yeni insanları mağdur ettiler. Yeniden yakalanıp, yargılanacaklar. Bu maliyetli bir prosedür.
DYP Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e sordu. Cevap Meclise ders verdi.
DYP Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan'ın soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, 6 yılda 70 bin 804 kişinin şartla salıverilme yasası gereğince tahliye edildiğini bildirdi. Cemil Çiçek, afla çıkan 3 bin 337 kişi hakkında yeniden suç işledikleri iddiasıyla soruşturma yapıldığını kaydetti. Çiçek, bu kişilerin, çıkar amaçlı suç örgütü kurma, ateşli silahlar, vergi usul ve çek kanunlarına muhalefet, hırsızlık, gasp, sahtecilik, uyuşturucu ticareti, adam öldürme, ırza geçme, kumar, terör örgütüne yardım ve yataklık gibi suçları işlediklerini belirtti.
27 Aralık 2006 da AFFETMİYORUM diyeceğiz.

Yorumlar